Anadolu’da Sahabe Güzergahları

İnsanoğlu yeryüzünde var olalı beri en çok ayak basılan yerlerden biridir Anadolu. Göç ve ticaret yolları üzerinde bulunan, kıtaların bağlantısını yapan, denizleri birbirinden ayıran ilginç coğrafya, bu özellikleri ile insanları çeker durur kendisine. Ne kadar çok medeniyet o kadar çok eser ve iz demektir. Sadece insanlar mı var olmuştur Anadolu’da? İnançlar ve bu inançların ürünü olan mabetler…

Ay’a Güneş’e tapan da, Jüpiter inancının putlarına gönül veren de, Museviliğin ve Hıristiyanlığın farklı mezheplerinin mensupları da burada yaşamışlardır. Derken İslamiyet Hz. Ömer dönemi ile birlikte Anadolu’ya teşrif etmiş, sahabelerin eli ile Anadolu baştan aşağıya muhteşem İslam Eserleri ile donatılmıştır. İslamiyet Anadolu’ya Güneydoğu’dan girmiştir. Bu nedenle sizi bu yazıda, izleri sürebileceğiniz bir güzergah ile tanıştırmak istiyorum. Takip ettiğiniz zaman İslamiyet’in Anadolu macerasını öğrenebileceğiniz bir kutlu yol…

Diyarbakır Hz. Süleyman Cami
Hz. Ömer döneminin orduları Diyarbakır’ı kuşatmaktadır. Halit Bin Velid Hz.nin oğlu Hz. Süleyman bir sur gediğinden adamları ile şehre sızar ve kapıları içeriden açarak şehrin fethini sağlar. Ama bu çetin mücadelede 27 arkadaşı ile birlikte şehit düşer. Diyarbakır Hz. Süleyman Cami 28 sahabesi ile bugün bizlere bu aziz hatırayı yaşatmaya devam ediyor.

Çorum Hıdırlık Tepesi
Hz. Ömer zamanında iki büyük devlet sindirilecektir: Roma ve Sasaniler. Sasanilerin belini kıran Kadisiye ve Nihavent Savaşlarının kahramanlarından Kakaa bin Amir Hz. de Anadolu’ya gelenlerdendir. Romalılar ile yapılan bir savaş sırasında Çorum’da şehit düşecektir. İki metreyi aşan boyu ile bu yüreği de cüssesi kadar dev adam orada yatmaktadır.

Kilis Til Habeş
Müezzinlerin bülbülü dersem herhalde hatırlamayanınız olmayacaktır. Siyah tenli bir Habeşli olan Hz. Bilal. İslam’ın ırk ayrımı yapmadığının en güzel göstergesi olan kutlu insan. Hz. Peygamberin (SAS) vefatından sonra bir türlü ezan okuyamayan okuyunca da sonunu getiremeyecek kadar gönlü Efendimiz (SAS) ile dolu muhabbet fedaisi. O da Anadolu’ya gelmişti. Tekrar geriye döndü ama Kilis civarında yapılan bir mücadelede yaralandı ve mübarek kanı bu topraklara döküldü. Bu bile unutulmayarak Kilis Til Habeş köyüne, Bilal Habeşi Hz. anısına olayın cereyan yerine bir makam kabir yapıldı.

Erzurum ve Ahlat Abdurrahman Gazi Türbeleri
İslamiyet’in Anadolu’ya doğru ilerlediği o günlerde, İslam ordularının başındaki komutanlardan biri de Muaz bin Cebel Hz. idi. Bir dönem Peygamber Efendimiz’in (SAS) Yemen’e gönderip, o yumuşak tavırları ile Yemenlilerin kalbini fetheden sahabe. Şimdi aynı sahabemiz Doğu Romalılar ile yapılan mücadeleler çerçevesinde bugünün Ürdün ve Suriye Topraklarını adımlamakta idi. Oğlu Hz. Abdurrahman’da yanında bulunuyordu. O bölgede meydana gelen büyük bir veba salgını Muaz bin Cebel Hz.ni Ürdün Topraklarında bıraksa da oğlu Anadolu’ya kadar gelecektir. Türkiye’mizin doğusunda meydana gelen mücadelelerde şehit düşen Hz. Abdurrahman bir rivayete göre Erzurum başka bir rivayete göre Ahlat’ta vefat etmiştir. Bugün bu her iki şehrimizde de türbeleri mevcuttur.
 
Adıyaman Doğanlar Mezrası
Yüksek bir tepenin başında bulunan ve kabrinin burada olduğu doğrulanan Anadolu Sahabelerinden biri de Saffan bin Muattal Hz.dir. Hicretten dört sene sonra Medine’ye gelerek Müslüman olan bu sahabe, gençliği, temiz ve paklığı ile meşhur olmuştur. Onun adını duyuran en önemli hadise ise ne yazık ki Hz. Aişe annemize atılan bir iftirada onun adını kullanmaları olmuştur. Hz. Aişe ve Saffan bin Muattal Hz.nin iffeti Kur’an ayetleri ile tasdik edilince iftira atanlar utançlarından ne yapacaklarını bilememişlerdir. İslam’ın ilk yıllarının bu mücahit delikanlısı da Anadolu Fatihlerindendir. Romalılara karşı verilen çetin bir mücadelede Adıyaman yakınlarındaki bu tepede şehit düşmüştür. Kabri geniş bir külliye halinde şuan restore edilmektedir.

Sivas Aktepe
Sivas’ın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Aktepe’nin uç noktasında küçük bir türbe içinde yatan Abdülvahap Gazi Hz. aslında Peygamber Efendimiz (SAS)’in sancaktarıdır. İslam’ın ilk yıllarındaki mücadelelerde Hz. Peygamberin (SAS) önünde sancağı hep o taşımıştır. Ama artık sancağı ulaştırma yerleri Arap Yarımadası’nın dışına taşmıştır. Anadolu’ya kadar gelenlerden biri de O’dur. Aslında vefat yeri burası değildir. Aktepe’ye 30 km. uzaklıkta vefat etmiş olup, cenazesi akarsu ile bu tepenin eteklerine kadar getirilmiş ve burada kumlara gömülü olarak yüzyıllarca kalmıştır. Selçuklunun Anadolu’yu fethi döneminde görülen rüyalar ile kabri açılmış, bozulmamış cenazesi tepenin başına taşınmıştır. Bugün Sivas’ta düğünlerdeki kız alma merasimlerinde her iki tarafın bayrak taşıyanları birbirlerine seslenirken, “Pirimiz Abdülvahap Gazi” demeyi de ihmal etmezler.

Antep Nurdağı
Maraş, Antep, Adana yöresinde hala binlerce insan bu büyük sahabenin ismini taşımaktadır. Ökkeş, Ökkeşiye. Bu isimler Hz. Ukkaşe’den ve O’na duyulan sevgiden dolayı verilmektedir Anadolu’da yüzyıllardır. Antep-Adana yolu üzerindeki Nurdağı mevkiinde şehit düştüğü yerde yatmaktadır Hz. Ukkaşe (RA). Peygamberimiz (SAS) artık son günlerini yaşamaktadır. Sahabeleri ile vedalaşırken helallik ister. Hz. Ukkaşe bir hakkı olduğunu söyler. Uhud Savaşı sırasında; “Elinizdeki kamçı sırtıma değmişti, kısas isterim” der. Peygamber Efendimiz (SAS) de üzerindeki hırkasını aşağı doğru kaydırarak sırtını açar ve gel kamçın ile aynısını yap der. Hz. Ukkaşe arkaya geçip Efendimizin (SAS) o mübarek Peygamberlik Mührünü görür ve dokunur. Sonra da “Anam babam sana feda olsun Ya Resulallah niyetim sadece bu mübarek mührü görmek idi.” diyecektir.
Bugün Anadolu’muzda bu listenin belki de on katı sahabe yatmaktadır. Hepsini bir yazıya sığdırmak elbette mümkün değildir. Sadece Türkiye’mizin doğusunda değil; batısında da sahabe kabirlerine rastlanmaktadır. İznik Abdülvahap Hz.den İstanbul Eyüp Sultan Hz.ne kadar nice sahabe memleketlerinden sadece Allah’ın adını duyurmak amacı ile çıkmış ve bir daha geriye dönememişlerdir.
Ne mutlu bu adanmışlık ile hayatını taçlandırabilenlere…
 

                                                                       TALHA UĞURLUEL
Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın