Erkek Kısırlığı Tanı ve Tedavilerinde Yeni Dönem Başlıyor!

Diğer bir deyişle  sperm hücrelerinin üretimi, miktarı ve yumurtayı dölleme özelliği bakımından ve kalitesi yeterli olmadığından beklenen gebelik süreci gerçekleşememekte veya oldukça uzamaktadır. Bahçeci Sağlık Grubu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bahçeci;kısırlık problemi yaşayan erkeklerin %40’ına yakınında rutin muayene ve semen analizi sonuçları herhangi bir sonuç veremeyebiliyor. Bu duruma rağmen konunun üzerine gitmek lazım, günümüzde geliştirilen yeni test ve tetkiklerle yüz güldürücü sonuçlar almak mümkün” dedi.
 
SEMEN ANALİZİ SONUÇLARI KISIRLIK PROBLEMİ YAŞAYAN ERKEKLERİN %40’INDA HERHANGİ BİR TESPİT ORTAYA KOYAMAMAKTADIR.
 
Erkek infertilitesinde kullanılan güncel yaklaşımlar her ne kadar pek çok çiftin tanı ve tedavisinde yol gösterici olsa da, kısırlık problemi yaşayan erkeklerin %40’ına yakınında rutin muayene ve semen analizi sonuçlarının herhangi ciddi bir bulgu veya problem göstermeyebileceği belirtilmektedir. Prof. Dr. Mustafa Bahçeci; “kişiler üzerinde gerçekleştirilen yeni çalışmalar bazı hastalarda mevcut semen örneğinin sperm DNA hasarlarını engelleme potansiyelinin (antioksidan kapasite) bozulmuş olarak tespit edildiği, bu durumun da beraberinde yüksek hasarlı döllemeye kaliteli embriyo üretme kapasitesi düşük sperm hücre üretimi yarattığına işaret edildiğini belirtirken “yaygın olarak kullanılan tabir ile “açıklanamayan kısırlık” olarak tanımlanan bu grup çiftlerde problemin net olarak tespit edilememesi nedeni ile ardışık uygulanan benzer tüp bebek tedavilerinin de çiftler için ciddi maddi ve manevi yük oluşturabilmektedir” dedi.
 
Erkek kısırlığında mevcut tanı ve tedavi seçenekleri de, her ne kadar basit gibi görünseler de aslında pek çok çift için bir kabus olabilmektedir. Erkek kaynaklı kısırlık sorunlarını tespit edebilmek için uzun yıllardır hemen hemen aynı test ve tetkiklerin kullanıldığı görürülürken son dönemde klinik hizmete sunulan yeni test ve yöntemler ile sperm hücrelerinin dış görünüşlerinden bağımsız olarak var olabilen ve tekrarlayan başarısızlık ile düşüklerin önemli bir bölümünde rol oynayan yüksek sperm DNA hasarı da erken aşamada tespit edilebilmektedir. Böylelikle kişiye özgü tedavi yaklaşımları ve hasarın azaltılması ile pek çok çiftte başarıya ulaşmak mümkün olmaktadır.
 
Prof. Dr. Mustafa Bahçeci; Geliştirilen yeni test ve yöntemler ile pek çok hastada sperm hücrelerindeki çoğunlukla yaşam tarzı kaynaklı artmış DNA hasarlarının ve düzensizliklerinin, yumurtayı dölleme ve kaliteli embriyo oluşturma yeteneklerindeki olası aksaklıkların da önceden tespiti ve tedavisi artık mümkün” diyerek çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için önemli adımlar atıldığının altını çizdi.
 
YÜKSEK SPERM DNA HASARI HEM BAŞARISIZLIKLARIN HEM DE DÜŞÜKLERİN ÖNEMLİ NEDENLERİ ARASINDADIR.
 
Tüpbebek tedavilerinde yıllar içinde başarı oranlarında ciddi artış sağlanıyor olsa da halen pek çok çift ardışık tedavi başarısızlıkları veya tekrarlayan düşükler nedeni ile özlem duydukları mutlu sona ulaşmakta zorlanmaktadır. Ne yazık ki bu başarısızlıkların pek çoğunda başarısızlık nedeni halen bilinmemektedir diyen Prof. Dr. Mustafa Bahçeci; bu aşamada spermin daha detaylı incelenmesinin önemini vurgulayarak “Güncel çalışmalar daha çok cerrahi müdahaleler veya embriyo genetiğine odaklansa da sperm kaynaklı başarısızlıklar halen çoğunlukla göz ardı ediliyor. Çünkü spermin detaylı incelenebilmesi için bugüne kadar elimizde klinik olarak standardize edilebilmiş ve kolay ölçülebilen bir test yoktu. Örneğin yaşam standardına bağlı oluşan sperm hücrelerindeki genetik hasarın gebelik ve canlı doğum başarısındaki etkisi bilinen fakat sağlıklı ölçülemeyen bir değişken. Yeni geliştirilen sORP testi ile bu değerlendirmelere hem bir standart geliyor hem de ölçüm büyük ölçüde kolaylaştığı için yaygın bir şekilde uygulanabiliyor. Böylece tedavi öncesi hazırlık sürecini başarı lehine planlayabiliyoruz” dedi.
 
Yıllardır pek çok klinik ve hastanede gerçekleştirilebilen standart semen analizi ile uygun bir cinsel perhiz sonrası alınan semen örneğindeki sperm hücrelerinin varlığı, sayısı, hareketliliği ve şekil bozuklukları değerlendirilerek  erkek bireyin çocuk sahibi olma potansiyeli belirlenmeye çalışılmaktadır. Özellikle sperm hücrelerinin sayı ve hareketlilik bakımından beklenen oranlardan oldukça düşük olduğu durumlarda farklı tedavi seçenekleri tercih edilmekte bununla birlikte, semen analizi testinde sperm hücreleri sadece dış görünüşleri bakımından değerlendirilenbilmektedir. Sağlıklı bir gebelikte, sperm hücrelerinin dış görünüşleri ve hareket kabiliyetleri kadar taşıdıkları genetik yapı yani DNA moleküllerinin de kalitesi son derece önemlidir.  Milyonlarca spermi olan ve mevcut testler ile çocuk sahibi olmasında hiçbir engel gözlenmeyen bir bireyde esas problem bu spermlerin taşımakta olduğu son derece yüksek DNA hasarları olabilmektedir.
 
Konuyla ilgili olarak Bahçeci Sağlık Grubu Bilimsel Direktörü Dr. Necati Fındıklı; “İleri sperm testleri uygulamasından fayda göreceğini düşündüğümüz çiftlerde karşımıza çıkabilen olumsuz değerlerin önemli bir kısmı mevcut yaşam standartlarımızı değiştirerek ve özel besin/vitamin takviyeleri alarak düzeltebileceğimiz durumlar ve tedaviyi bu sonuçlara göre planlayarak iyi sonuçlar elde edebiliyoruz. Bununla birlikte bazı hastalarımızda bu bahsettiğimiz değişiklik veya iyileştirmeler beklenen etkiyi gerçekleştirmiyor. Bu bireylerde de karşılaşılan problemlerin nedenlerinin büyük oranda daha derinlerde olduğunu gözlemliyoruz.” diyerek özellikle androloji alanında halen çok sayıda yeni bilimsel çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
 
Çağımızın en yaygın problemlerinden olan stres, sağlıksız beslenme ve günlük hayatta maruz kalınan kimyasal maddeler, sperm üretimini olumsuz olarak etkileyebildiği gibi sperm üzerinde genetik yapı hasarı oluşmasına da sebebiyet göstermektedir. Bu gibi olumsuzluklar hayat tarzı değişiklikleri, takviye sağlık kürleri ve multi vitamin içeren ürünler ile azaltılmaya çalışılmaktadır.
 
Halen hangi durumda ve kime bu tedavilerin etkili olarak uygulanabileceği, kimlerin en fazla fayda görebileceği net olmamakla birlikte yakın bir zamana kadar sadece bazı özel laboratuarlarda yapılabilen semen örneğindeki hasar tespit testleri toplam antioksidan kapasite ölçümü testleri de son derece zor ve meşakkatli bir şekilde yapılabilmektedir. Bu yaklaşım test uygulayıcıları arasında anlamlı değerlendirme ve sonuç farklılıkları yaratabilmektedir. SORP testinin tüm bu karmaşayı ortadan kaldırabilecek özelliklere sahip olmasının yanı sıra özellikle erkek infertilitesinde daha detaylı ve sağlıklı bilgi verebilmesi açısından çiftler için yeni bir umut olma değeri de taşımaktadır. 
 
BAŞARILI BİR TEDAVİNİN EN ÖNEMLİ BİLEŞENLERİNDEN BİRİ SAĞLIKLI SPERM SEÇİMİ!
 
Dr. Necati Fındıklı “ Özellikle son birkaç yıldır tedavi için en sağlıklı sperm seçimi konusunda önemli gelişmeler yaşanmakta ve bu gelişmeler oldukça hızlı bir şekilde klinik uygulamalarımızda da yerlerini alıyor. Mikroakışkan teknolojisi kullanılarak doğal döllenme sürecinin taklit edilebildiği, Sperm Çip adı verilen yöntem ile mümkün olan en kaliteli ve hasarsız sperm hücresini elde edebiliyoruz ve bu spermleri tüpbebek tedavilerinde kullanarak başarı oranlarımızı arttırabiliyoruz. Bir süre öncesine kadar sadece mikroskop altında yüksek büyütme ile yaptığımız sperm seçimlerini artık mikroakışkan teknolojisi ile birleştirerek hastalarımıza mümkün olan en yüksek başarı oranlarını sunma dönemindeyiz.” dedi.
 
Benzer yeni yöntem ve yaklaşımların bugüne kadar bilinen erkek kaynaklı kısırlık tanı ve tedavilerini de kökten değiştirmeye başladığını belirten Dr. Fındıklı;  “tüpbebek tedavisi sürecinde başarının artık kişiselleştirilmiş tanı ve tedavilerden geçtiğini biliyoruz. Bu alanda uzmanların ve kurumların birincil amacı tanıyı doğru koyabilmek ve bu tanıya en uygun tedaviyi planlamak. Özellikle erkek kısırlığında kişiselleştirilebilen tanı ve tedaviler önümüzdeki yıllarda ciddi anlamda yaygınlaşacak ve birçok çiftimiz için yeni umut olacak” diyerek konunun önemini vurguladı.
 

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın