Eş, Anne, Bilim İnsanı, Akademisyen…

Kendisini bilime adamış, aldığı sayısız ödüller ile meslek hayatı boyunca sayısız başarılara imza atmış böylesi değerli bir insanla röportajımız bizler için çok önemliydi…

Sohbetimize sizi sizden dinleyerek başlayalım…

İstanbul doğumluyum. 1986 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. 1987 yılında Tıpta Uzmanlık Sınavını takiben, Zeynep Kamil Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesinde, Kadın Hastalıkları ve Doğum ihtisası yaptım. 1990-91 yıllarında St. Thomas Hastanesi/Londra’da ihtisas süresine sayılmak üzere çalıştım. 1996 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde doçent oldum. 2000-2001 yılları arasında King’s College Hastanesi Londra’da perinatoloji üzerine çalışmalarda bulundum. Buradan “Fetal Tıp” diploması aldım. 2001 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde, Perinatal Tanı ve Tedavi Ünitesini kurdum. Aynı yıl profesör oldum ve Marmara Üniversitesi Hastanesi’nin başhekimliğini, 2002-2006 yılları arasında da Marmara Üniversitesi Rektör Danışmanlığını yaptım.

Bildiğimiz kadarıyla Albert Einstein’in kurucusu olduğu Dünya Bilim ve Sanat Akademisi’nin yönetim kurulu üyeliğindeki tek Türk üyesiniz. Uluslararası bir akademide Türk olmak, kadın olmak ve doktor olmayı nasıl tanımlarsınız?

Albert Einstein’ın kurduğu Dünya Bilim ve Sanat Akademisi Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilen tek Türk’üm. Değişik ülke ve kültürlerden bir araya gelen organizasyonun parçası olmak, benim için büyük bir gurur. Ülkemi temsil etmekten çok mutluyum. Her zaman söylüyorum, ülkem ve milletim için sonuna kadar çalışmaktan keyif alıyorum.

Uzun bir meslek hayatınız, pek çok çalışmanız ve ödülleriniz var. Yani kariyer yaşamınıza hiç mola vermemiş gibisiniz. Tüm hedeflerinize ulaştınız mı? Aldığınız ödüllerden de bahseder misiniz?

İş hayatımda 30. yılımın içindeyim. Boş kalmak beni yorar, çok yoğun ve yorucu bir çalışma hayatım var. Ancak ben, çalışıp ortaya somut projeler çıkartarak beslenen bir kişiliğe sahibim. Dolayısıyla, çalışmak beni dinç ve enerjik tutuyor. Bunun karşılığını da fazlasıyla aldığımı düşünüyorum. Tıp dünyasında öğrencilerim bana ‘Speedy Gonzales’ diye hitap ederler. Birçok ödül aldım, bunlardan bazıları İstanbul Lyons Onur Ödülü, Türkiye’nin 7 Harika Kadınından Biri Ödülü, Yılın Başarılı 10 Kadınından Biri, Tıpta Başarı Ödülü, Yılın Bilim Kadını Ödülü, Sağlık Dalında Topluma Katkı Ödülü, Melvin Jones Ödülü, Yılın En Cesur Kadını Ödülü, Siyaset Magazin Sağlık Ödülü, Marmara Üniversitesi Üstün Başarı Ödülü, Academic Hospital Başarı Ödülü, Son 30 Yılın En Başarılı 30 Kadını, Türkiye’nin 1600 Portresinde yer almak…

Biliyorsunuz hala normal doğum mu sezaryen doğum mu tartışmaları sürüyor. Bir kadın doğum uzmanı olarak sizce hangisi ? Ve birini istemek annenin mi doktorun mu tercihi olmalı?

Normal doğum daha heyecanlı. Bence bütün kadınların normal doğumu yaşamaya hakkı var. Sağlık Bakanlığı’nın da kararıyla artık sadece endikasyonlu hastalara sezaryen uygulanıyor. Hastalarımı daha iyi anlamak için normal doğum yaptım ve deneyimlerimden yola çıkarak onlara normal doğumun faydalarını anlatıyorum. Anne ve bebek arasında herhangi bir risk olmadıkça normal doğumu tavsiye ederim. Her iki doğum şeklinin de kendine ait avantaj ve dezavantajları bulunmakta.
 

zehra neşe kavak

Hamile kalmayı planlayan kadınlara neler önerirsiniz? Özellikle yeni evlenecekler için de önerileriniz var mı?

Hamile kalmak isteyenlere tavsiyem, öncelikle hayattaki pek çok şeyi yaptığımız gibi hamileliğe de hazırlıklı olmalıyız. Hamile kalmadan önce beslenme, egzersiz ve yaşam koşullarımıza her zamankinden daha fazla dikkat etmeliyiz. Sürekli kullanılan ilaçlar varsa, gebe kalmak istendiği doktora söylenmeli ve buna göre bir program oluşturulmalıdır. Kadınların doğumdan 3 ay öncesi folik asit alımına başlaması; alkol, kafein tüketiminin azaltılması gerekiyor. Egzersizin alışkanlık haline getirilmesi, özellikle de yürüyüşü herkese tavsiye edeceğim.

Kadınların hamile kalma yaşı ne olmalı? Orta ve ileri yaş için gebelikte kadınları bekleyen riskler nelerdir?

Bana göre doğurganlığın en yüksek olduğu, sağlıklı bir gebeliğe ve sağlıklı bir bebeğe sahip olmak için en verimli yaş 22-32 yaşları arasıdır. Bu yaş arası doğurganlığın en yüksek olduğu zamandır. 35’li yaşlardan sonra gebe kalma şansı, yumurtlama sürecinin bozulmasından dolayı azalmaya başlar. 40 yaşından sonra ise iyice belirtiler ortaya çıkar. İleri yaşlardaki hamilelerde riskler oluşmaya başlar. 20’li yaşlarda düşük yapma ihtimali ender görülür, yaş ilerledikçe riskler artar.

Sizin uzmanlık alanınız sorunlu gebelikler. Bu konuyu biraz açar mısınız? Hangi tür hamileler sorunlu gebeliğe girer? Ve bir kadın gebelik başlangıcından itibaren hangi aralıklarla kontrollere gelmelidir?

Hamilelerde bazı hastalıkların çıkması, bebekte sakatlık ya da hastalıkların oluşma riskinin artışı diyebiliriz. Aslında tüm gebeler, hamileliğin başından itibaren doktoru tarafından düzenli olarak takip edilebilir. İleri yaş gebelikler, çoğul gebelikler (ikizler, üçüzler), kromozom anomalisinin varlığı, annenin hastalıkları (tansiyon, şeker, damar hastalıkları vb.), annenin tekrarlayan düşük geçmişi, anne ve baba adayının kan bağı mevcut ise 18 yaş altı ve 35 yaş üstü sorunlu gebeliğe girer. Çoğu hamile anne adayı, gebelik dönemini bir sorun olmadan geçirebilir. Ancak gebelik dönemi süresince ne zaman sorunla karşılaşabileceğini bilmek, anne adayı için mümkün değil. Başta normal görünen hamilelikte bile sonradan sorunlar yaşanabilir. Riskli ve yüksek riskli gebelikler, riskli gebelik uzmanı yani perinatolog uzmanlar tarafından takip edilmelidir.

Kısırlık konusu da yıllardır gündemimizde, tüp bebek tedavileri sizce olmalı mı? Anne adayları tüp bebek tedavisi için ne zaman karar vermeli?

Tüp bebek (mikroenjeksiyon) tedavisinde anne adayının sağlıklı olması önemlidir. Beslenmesinden fizyolojik sağlığına kadar her konuda dikkatli olmalıdır. Bu süreçte anne adayına çeşitli ilaçlar verilmekte ve hormon tedavisi uygulanmaktadır. Tüp bebek tedavisinde, babanın da yapması ve uyması gereken bazı görevleri vardır. Tedavide yükün çoğu annede olduğundan, babanın eşine destek olması; nazını, sıkıntılarını gidermede yardımcı olması gerekir. Günümüzde tüp bebek tedavisi, yardım ve üreme tedavileri arasında halkımız tarafından en bilinenidir.

Türk kadını yeterince kadın doğum doktoruna gidiyor mu? Ya da size geldiğinde rahat mı? Muhafazakâr kadınlar da rahatlıkla muayene olabiliyor mu?

Bu yaklaşımı muhafazakâr olarak ayırmamak lazım. Ancak bir bayanın kendi cinsinden birisine muayenesini yaptırması bir nebze de olsa rahatlama sağlıyor.

Son yıllarda kadınların ince kalmak gibi bir tutkusu var. Özellikle hamileliğin kilo aldırıcı etkileri birçok kadını ürkütüyor. Hamilelikten önceki ve sırasında alması gereken kilo nedir?

Hamileliğin başından doğuma kadar alınması gereken kilo 9-12 kilo arasıdır. Genelde hastalarıma hamileliğin başında bol protein almalarını söylerim. Burada dikkat edilmesi gereken hamilelikte yeterince ve düzenli şekilde kilo alarak, doğuma normal bir kiloda girmek ve doğum sonrasında alınan kiloları sağlıklı bir şekilde yavaş yavaş vermek. Benim gözlemlediğim, hastalarımın çoğu bu konuda bilinçli. Hamile kalmayı planladıkları andan itibaren sağlıklı beslenmeye ve egzersize ağırlık veriyorlar. Aslında bu yaklaşımı tüm yaşam programımıza dâhil etmeliyiz. Bunu yapan da var yapmayan da. Ancak benim hastalarım dediğim gibi bu konuda çok bilinçli.

Bir de kaliteli yaşam trendi var. Sağlıklı beslenmenin dışında kaliteli yaşamın altın anahtarı nedir?

Dünya Sağlık Örgütü bunu; hedefleri, beklentileri, standartları, ilgileri ile bağlantılı olarak, kişilerin yaşadıkları kültür ve değer yargılarının bütünü içinde durumu algılama biçimi olarak tanımlar. Yaşam kalitesini yakalamış insanlar, huzurlu insanlardır. Kişinin kendisi ve etrafıyla barışık olması, başarıyı ve mutluluğu içine alan duyguları barındırmasıdır. Sevdiklerinizle samimi ve yakın ilişkiler kurun, bol bol gülün, hareket etmeye dikkat edin, sosyal olun, yeni arkadaşlıklar kurun, zihninizi sürekli aktif kullanın, doğru beslenme planı yapın ve inançlarınıza tutunun…

Hayat kariyeriniz dışında iki çocuk annesisiniz. Anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti?

Aslında pek bir şey değişmedi, hayatımı hep çok iyi organize ettim. Dolayısıyla aileme, işime, öğrencilerime, hastalarıma her zaman vakit ayırdım. Şu anda ikisi de büyüdü. Büyük oğlum 22 yaşında, New York’ta Syracuse Üniversitesi Uluslararası İlişkiler son sınıf öğrencisi. Küçük oğlum Hasan da Koç Lisesi 3. sınıfta okuyor. Her ikisi de başarılı, iyi kalpli çocuklar. Annelik, farklı ve çok özel bir durum. Bana sorarsanız “Annelik mi zor, iş hayatı mı ?” diye hiç düşünmeden annelik derim. Çocuğunuza yeteri kadar vakit ayırmak, dinleyebilmek, özen göstermek, onların seviyesine inebilmek, düşüncelerini anlayabilmek emek ve zaman isteyen şeyler.

Yoğun bir doktorluk hayatı, sürekli yurt dışı seyahatleri, annelik ve eş olmak… Bu kadar karpuz, bir koltuğa sığıyor mu? Doktor olduğunuz için hiç pişman oldunuz mu? Böylesi hızlı bir tempoda hiç enerjinizin düştüğü oluyor mu?

Bir önceki sorunuzda da söylediğim gibi, hayatımı çok iyi organize ederim. Gerçekten çok yoğun günler yaşıyorum, birçok kimliğim var. Anneyim, eşim, doktorum, hocayım, iş kadınıyım, yazarım, yöneticiyim gibi gibi… Eğitim hayatımda da hep başarılı ve takdirli karneler getirdim. Ben çalışarak, başarılı işlere imza atarak beslenen bir kişiliğim. Yurt dışında 45 farklı ülkeye davetli konuşmacı olarak gittim. Siz söyleyince bir anda, bir günümü nasıl yaşadığım aklıma geldi. Sabah çok erken kalkar sporumu yaparım, yönetim kurulu başkanlığını yaptığım Academic Hospital’da ameliyatlarımı yaparım. Sonrasında yönetici arkadaşlarımla günün toplantısını yapar, hastanedeki hastalarımı görür ve buradan öğrencilerime ders vermeye giderim. Sonrasında Bağdat Caddesi’ndeki muayenehaneme geçerim. Hastalarımı bitirdikten sonra katılmam gereken, davetli olduğum organizasyonlara giderim. Akşam eve geçmeden önce tekrar Academic Hospital’a uğrayıp denetimimi yapar, saat 21.00 gibi evime gelirim. Yemeğimizi yiyip eşimle sohbet eder ve sonrasında kitap okumaya gayret gösteririm. Tabii bunun yanına günlük egzersizlerimi eklemeyi de unutmayalım. Haftada 3 gün, ikişer saat sporumu mutlaka yapar; günde 8 saat uyurum. Ayrıca tenis oynuyorum, fitness ve plates yapıyorum. Bir diğer sorunuza gelince, bu kadar yoğun olmama rağmen hayata bir daha gelsem yine doktor olarak gelmek isterim.

Evde geçirdiğiniz zamanlarda ailenizle neler yaparsınız? Zamanınız oluyor mu?

Dışarıdaki hayatım çok yoğun olduğundan vakit buldukça aileme mutlaka zaman ayırmaya çalışırım. Sevdiklerimle beraber yemek yemek beni mutlu eder. Haftada 2 defa mutlaka sinemaya giderim. Şu sıralar vakit buldukça kadının 40-50 yaşını anlatan bir kitap yazıyorum.

Kadın olmanın zor olduğu bir ülkede yaşıyoruz bana göre. Gün geçmiyor ki kadın şiddeti, negatif kadın haberleri duymayalım. Kariyer ve meslek yaşantınızda “Ah keşke kadın olmasaydım.” dediğiniz zamanlar oluyor mu?

Kadın olmanın zorluğunu zaman zaman belli alanlarda yaşadım. Ancak hiçbir zaman keşke kadın olmasaydım demedim.

Bu zamana kadar yüzlerce çocuk doğumu gerçekleştirdiniz. İlginç doğum anılarınız var mı? Her doğumda aynı heyecanı yaşıyor musunuz?

Doğum yaptırdığım pek çok hastam kız çocuklarına benim ismimi verirler. Tabii ki birçok anım var. Bunlardan bir tanesi; bir gün Boğaz Köprüsü gişelerinden geçerken (o zamanlarda kulübede görevliler vardı) kulübedeki kişi penceresini açıp, ‘’Hocam ikizlerimi size borçluyum.’’ diye arkamdan seslenmişti. Bunu hatırladıkça duygulanır ve gururlanırım. Biz doktorlar gerçekten kutsal işler yapıyoruz.

Siyasi ve ünlü kişilerin de doktoru olduğunuzu biliyoruz. Kimler olduğunu söyleyebilir misiniz? Onlara da normal hasta muamelesi mi yaparsınız?

Toplumun her kesiminden hastam oluyor. Evet, siyasi ve ünlü kişilerin de doktoruyum ama hasta, hastadır. Gelen her kişiyi normal hastam olarak kabul ederim. Türkiye’de bu işler yanlış yansıtılıyor. Hasta – doktor ilişkisi özeldir. Benim çok ünlü hastalarım olmuştur ama bunlar basına yansımamıştır. Bu konuda isim vermeyi doğru bulmuyorum, tüm hastalarıma nasıl davranıyorsam siyasi ve ünlü kişilere de aynı şekilde davranıyorum.

Özel hayatınızda modayı takip eder misiniz? Beğendiğiniz tasarımcılar yada bir trend var mı?

Modayı takip etmeye çalışırım. Çoğunlukla içinde kendimi iyi ve rahat hissettiğim kıyafetleri giymeyi tercih ediyorum. Klasik ve modern kesimleri kendime daha çok yakıştırıyorum.

Son olarak okuyucularımıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? Kadınlarda meslek-kariyer seçimi, annelik vb.

Kadın, kadındır ve özeldir. Nasıl mutlu olacaklarsa öyle yaşasınlar.
 

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın

site açmak