Tuba Ünsal’ın “İsimsiz Yıldız”ı

Tuba Ünsal her yerde karşımıza çıkıyor ama iyi ki de öyle yapıyor. O idealleri olan bir oyuncu, fedakar bir anne, mutlu bir eş ve aslında bir rol-model. Şimdi sırada tiyatro var. Üstelik sadece başrolde Tuba yok, işin prodüksiyonu da ona emanet. 19 Ekim’de prömiyeri gerçekleşecek olan İsimsiz Yıldız’ın provalarında yakaladık ve konuştuk. Oyunu kaçırmayın deriz, bu da bizden not.            
 
Sizi uzun yıllardır oyunculuğunuzla takip ediyoruz ama tiyatro yeni. Gelecek planlarınız arasında bu kadar yer kaplıyor muydu tiyatro?

Eğitimini aldığım iş bu aslında. Yıllar içinde başka prodüksiyonlarla sahnede oldum ama ilk kez kendi tiyatro topluluğumla beraber, kendi oyunumu sahneye koyuyorum. Romanyalı bir yazar Mihail Sebastian’ın ülkesinde çok rağbet gören bir oyunu. Bizim Selvi Boylum Al Yazmalım gibi biraz. Oyunun tekstini okuduktan sonra oyuncu olarak oyunun içine girdim aslında. Sonrasında yapımını üstlendim, biraz tersten gitti durum. Yönetmenimiz Kayhan Yıldızoğlu’nun desteğiyle çıkarıyoruz. Oyun iki perde. Gökyüzüyle mücevherleri arasında bir seçim yapmak zorunda kalan bir kadın… Bir banliyö kasabasına gece vakti gelen ve tabiri caizse oraya bomba gibi düşen bir kadının hayatı, aşkı keşfetme hikayesi. Çok dramatik bir tekst, aynı zamanda eğlenceli de. Biz okurken ve oynarken çok keyif alıyoruz. Seyirciyle buluştuğunda seyircinin de keyif alacağını düşünüyorum. Yiğit Akmen, Sarp Ataç gibi genç bir sürü oyuncu var. Ben aynı zamanda Mona karakterini oynuyorum. Bir tarafta oyuncu olarak oynamak durumundayım arka tarafta da çok fazla zamanımı akan bir iş yükü var ama sıfırdan iş öğreniyorum.
 
Yapımcılık nasıl başladı?
Geçen sene Dünyanın En Güzel Kokusu’nun uygulayıcı yapımcısıydım. Bu sene ilk kez tiyatro yapıyorum, 2017 içinde bir tane de yine sinema projemiz var. Onun üzerine çalışıyoruz şu anda. Hikayesi bana ait olan bir film olacak. Biraz işin mutfağında, üretim kısmında çalışmak istiyorum. Böylelikle en azından oyuncu olarak beni tatmin edecek rollerin gelmesini beklemeden kendim bunları yönetebiliyorum.

Yönetmenlik var mı planlarınızın arasında?
Özellikle oyunculuk yapıyorsanız bunu her alanda icra ediyorsunuz.  Tiyatro, sinema, reklam, diziler bunların hepsinde o kadar yıl içinde bir bilgi birikiminiz oluyor. Dünyanın En Güzel Kokusu’nda kostümleri de yaptım. Ondan sonra bütün organizasyonları da yaptım. O kadar yıl olmuş ki bu işin içinde. Çok küçük yaşta başladım. Her şeyle ilgili bilgi sahibi olunca her taşın altına elinizi uzatıveriyorsunuz. Cesaret ediyorsunuz. Ben de cesaret etmekten hiçbir zaman korkmayan birisiyim ama şu anda önümde yöneteceğimi düşündüğüm bir şey yok. Şu an için daha işin organizasyon bölümündeyim. Yoğun bir turne programı var önümüzde. İstanbul’da başlıyor oyun. Ondan sonra Türkiye’yi il il dolaşmayı planlıyoruz çünkü İstanbul seyircisi, büyükşehir seyircileri bir şekilde tiyatroya doygunlar ama küçük kasabalarda bu imkan yok. Biraz bunu yapmak istiyorum. Ekipteki arkadaşlarım da bu konuda çok hevesliler. Zaten ekibi oluştururken diğer hayatlarındaki işleri ağır basmayan, yani dizisi ya da televizyonda işi olmayan arkadaşlardan kurduk ki hareket alanımız daha geniş olsun. O yüzden turneyi heyecanla bekliyoruz.

Çocuklarınız ne durumda böyle yoğun bir temponun içinde?
Kayhan Abi ‘Bunlar mucize çocuklar’ diyor. Çünkü tiyatroda mesela arkada hiç gıklarını çıkartmadan sahne olduğu gün bile oturuyorlar benim rolüm bitene kadar. Bittiğinde alıyorum onları kulise getiriyorum. Alıştılar artık. Çocuklar illa ki anneyle oyun parklarında kaydıraklarda vakit geçirecekler diye bir şart yok. Yoksa öyle imkanı, zamanınız kısıtlıysa hayatın akışında sizin yanınızda olmak da onları mutlu ediyor. O yüzden ben biraz böyle her yere taşıyorum onları. Herkes birbirine göre planlı bizim evde. Bazen ben onlara ayak uyduruyorum. Bazen onlar bana ayak uyduruyorlar. Önemli olan birlikte kaliteli, eğlenceli vakit geçirmek. Biz bunu başarabiliyoruz Allah’a şükür.

Hem kız hem erkek çocuk… Nedir aralarındaki fark?
Kadın olarak siz de kendinizden bilirsiniz ki bizim hayatımızda bir sürü renk var.  Hatta tonlar var ama erkeklerin dünyasında çok az renk var. Siyah beyaz hadi arada birazcık da gri. O yüzden onlar biraz daha basitler. Erkek çocuğu büyütmek çok daha basit ama anne olarak çok daha büyük sorumluluk var üzerimizde. Bütün ülkece yaşadığımız temel şiddet problemlerinin hepsi aslında doğru yetiştirilmemiş erkek çocuklarından meydana geliyor. O yüzden çocuğu bilinçli yetiştirmek gerekiyor. Saygılı, kadınlara karşı nazik, düzgün bir evlat yetiştirmeye çalışıyorum. Kız çocuğu da zevkli. Kızlarla mesela süslenip püslenme… Onların dünyası da o. Oturup saatlerce konuşabiliyorsunuz. Bebeklerle oynuyorsunuz. Hep evcilik, hep bir prova. Hayatın provasını evcilikte yapıyorsunuz. İkisi de tatlı bence bu biraz ruhla alakalı.

Biz sizi hep görüyoruz. Her yerde Tuba Ünsal var ama illa ki hepsi de yeni bir Tuba Ünsal. Nedir bu işin sırrı?
İnsanın ruhu yaşlanmadıkça kendisi de yaşlanmıyor. Ben kendimden çok çabuk sıkılıyorum. Sürekli bir değişim halindeyim. Bu değişim halinde olma durumu da beni iyi ve ferah tutuyor. Genç tutuyor. Çok da bu tip şeylere takılmazsan eğer bence hayat da sana güzel mükafatlar veriyor. Hayatımda makyaja, saça, giyime kuşama çok ehemmiyet gösterdiğim günler olmamıştır. En en en özel organizasyonda bile 5 dakikada hazırlanır çıkarım. Öyle bir vaktim yok çünkü. O yüzden de bunlara çok takılmazsan mükafatın oluyor. Bugün bir blog’ta yazı yazıyorum. Oradaki yazımı yazarken bunu anlattım insanlara. Ben ne yapıyorum acaba? Bana çünkü sürekli insanlar bunu soruyor. “Sen bu kadar işi nasıl organize ediyorsun?” Birincisi gerçekten kişisel disiplininizin olması, kendinize saygı duymanız gerekiyor. Çünkü siz kendinize saygı duyduğunuzda insanlar da size saygı duyuyor. Diğeri zamanı organize etmek. Organize bir hayat yaşamak. Öteki tarafta mesela dinlenmenin tek yolu uyumak değil. Beyni dinlendirmek, başka alanlara da bölmek kendini. Burada şimdi bütün gün dekor, kostümler, prova, ekip bir kakafoni içindeyim. Eve gidince başka bir Tuba. Çünkü o zaman çocuklarla enerjim yenileniyor. Çocukları uyuttuktan sonra birkaç saat sohbet etmek beni dinlendiriyor. O yüzden keyfine vararak yaşıyorum. Çok da yorulmuyorum aslında. Öteki türlüsünü bilmiyorum.

Spor yapabiliyor musunuz her gün?
Her gün spora vakit ayıramıyorum ama haftada 3 gün mutlaka yapıyorum. Hareket çünkü zihni berraklaştıran bir şey. Evimizde vakit doğru dürüst geçiremiyorum. Hep bir telaş, bir yapılması gereken bir şey, bir son dakika toplantısı bir şey oluyor. Özellikle tiyatro başladığından beri son üç aydır gerçekten koltuğuma uzanıp böyle bütün bir günü geçirdiğim olmadı. Dizi yaparken keşke televizyonda program yapsam derdim. Program yaparken dizi yapsam derdim. İkisini bir arada yapardım. Yaz tatilinde mutlaka dizi tatile girdiğinde bir film yapardım. Senelerce bu böyle gitti. Ama üretmek bana iyi gelen ve beni hep zinde tutan bir şey. Her alanında olmayı da seviyorum üretmenin. Bugün burada tiyatro üretiyorum. Öteki tarafta iki ay önce koleksiyonum vardı yoğun bir şekilde onun üzerinde çalışıyorduk. Bu bitecek, film için çalışacağım. Aslında yaratıcılığın her alanında faaliyet göstermeyi seviyorum. Çünkü insanlarla buluşmanın farklı yönleri var. Bu şekilde farklı kitlelere hitap edebiliyorum.

Yeni bir televizyon projesi var mı?
Çok istediğim projeler olmadı. Aslında bu sezon dizi yapmak istiyordum. İki senedir ara vermiştim. Ama İsimsiz Yıldız oyununda oyunculukla ilgili kendimi tatmin ediyorum. Geniş kitlelerle buluşacağız. Orada bu duygumu tatmin edeceğim ama televizyon çok önemli. Herhalde 2017 içinde yine bir projeyle olurum diye düşünüyorum. Şimdi bir şeyler okuyorum ama kesin karar vermiş değilim.
 
 

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın