Türk hukuk sisteminde “ANNENİN YERİ”

Her yıl Mayıs ayının ikinci haftasında kutlanan anneler gününe yaklaştığımız şu günlerde, kadına bahşedilen en kutsal hediye olan annelik hakkı ile ilgili bazı konularda bilgi vermekte yarar var. Kadının belki de en önemli haklarından biridir annelik; erkeği kadından ayıran, kadını insandan üstün kılan en önemli ayrıntıdır. Kadına Allah tarafından bahşedilen bu hak –belki de görev-  kadınlar vasıtasıyla nesillerin devamının sağlanmasına hizmet etmektedir. Ancak kadınlara bahşedilen bu hediye, esasen belli başlı bazı risk ve zorlukları içerisinde barındırmaktadır ve hukuk sistemimiz tarafından annelik müessesesinin korunmasına yönelik bazı tedbirlerin alınmasını gerekli kılmıştır. Zira sağlıklı nesillerin mevcudiyeti için her şeyden önce bedenen sağlıklı ve ruhen huzurlu annelerin mevcudiyeti gerekmektedir.

Annelik hakkına ilişkin ilk düzenleme, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kabul ettiği Anneliğin Korunması Hakkındaki Sözleşme’dir. 1919 yılında kabul edilen bu sözleşmenin ardından kadının gebeliği boyunca ve anneliğinin ilk dönemlerinde çalışmasını kolaylaştırmak ve bu esnada kadının çalışma hayatından kopmaması için belli başlı bazı düzenlemeler yapılmıştır.

Ülkemizde ise kadının gebeliği ve anneliğinin ilk yıllarındaki çalışma hayatına yönelik düzenlemeler çoğunlukla 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda yapılmıştır. İlgili kanunun “Analık Sigortası” başlığı altında; “Gebelik halinde gerekli muayene ve sağlık yardımlarının yapılması, emzirme yardım parası verilmesi, doğumdan önce ve sonra işten mahrum kalınan zamanlar için ödeme yapılması, doğum sırasında ve doğumdan sonra gerekli sağlık yardımlarıyla ilaçların ve sağlık malzemesinin sağlanması, doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün analık sigortası primi ödenmiş bulunan sigortalı kadının analığı halinde, doğumdan önceki ve sonraki sekizer haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise, doğumdan önceki sekiz haftaya iki haftalık süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi” yönünde düzenlemeler yapılmıştır.

Her ne kadar kadının gebeliği esnasında sağlanan kolaylıklar çoğunlukla Sosyal Sigortalar Kanununda düzenlenmişse de aynı şekilde İş Kanunu uyarınca da bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerle öncelikle kadının hamileliği esnasında gerekli periyodik kontroller için düzenli olarak ücretli izin verileceği yasalaştırılmıştır çünkü asıl olan hem kadının sağlığı hem de çocuğunun sağlığıdır. Yine İş Kanunu’nda doğum öncesi ve sonrasındaki 8 haftalık dönemde kadının çalıştırılamayacağı ve ücretli izin verileceği, çoğul gebelik halinde 8 haftalık süreye 2 hafta daha ekleneceği düzenlenmiştir. Kadının isteği halinde ise bu 16 haftalık sürenin haricinde, doğumdan sonra kadına 6 aylık ücretsiz izin verilmesi zorunludur. Elbette bazı işlerde gebe kadınların çalışması hem kadının hem de çocuğunun sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sebep olabilmektedir. Bu nedenle, kadının yaptığı iş hamilelik için risk taşırsa, doktor raporu ile kadın daha hafif bir işte çalıştırılır ve işin niteliğinin değişmesi sebebiyle kadının ücretinden kesinti yapılamaz. Doğumdan sonra alınan iznin devamında da çocuğun bazı ihtiyaçları söz konusu olacağından, kadının 1 yaşından küçük çocuğu için günlük 1,5 saatlik emzirme izni verilir, bu süreyi kadın günün istediği saatinde kullanabilir. Bu şekilde yapılan düzenlemeler ile kadının gebeliği ve anneliğinin ilk yılları nispeten kolaylaştırılmaya çalışılmıştır.
 
Ayrıca 2004 yılında çıkartılan “Gebe Veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları Ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” ile kadının haklarından yararlanması için hamileliğini işverenine bildirmesi gerekli kılınmış, gebe ve emziren kadınların günlük 7,5 saatten fazla çalıştırılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Buna ek olarak, bünyesinde 100 – 150 kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde çalışma yerinden ayrı ve işyerine en fazla 250 metre uzaklıkta bir emzirme odası bulundurması; 150’den fazla kadın işçi çalıştıran işyerlerine ise yine çalışma yerlerinden ayrı bir kreş açma yükümlülüğü getirilmiştir. Açılan kreşin işyerine 250 metreden daha uzak bir mesafede bulunması halinde işveren tarafından işyeri ile kreş arasında servis çalıştırılması zorunludur. Ayrıca belirtmek gerekir ki, işveren işin niteliği zorunlu kılmadıkça kadın işçi aleyhine gebeliği ya da anneliği sebebiyle çalışma şartlarında değişikliğe gidemez.  Bu düzenlemeler ile kadının çalışması esnasında çocuğundan uzaklaşmaması, aklının çocuğunda kalmaması amaçlanmıştır.
 
ÇALIŞAN ANNELER İÇİN “BÜYÜKANNE PROJESİ”
Kadınların çalışma hayatından kopmaması ve bu yönde destek aldıkları annelerine bir nevi mükâfat verme amacıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca geliştirilen “Büyükanne Projesi” kapsamında, çalışan annelerin 3 yaşına kadar olan çocuklarına bakan büyükannelere 12 ay boyunca 425 Lira maddi destek öngören düzenleme yapılmış, Nisan ayı içerisinde ise ödemelere başlanmıştır. Bu şekilde, çalışan anneler gibi anne olan büyükannelerin de emeği koruma altına alınmıştır.

Hemen belirtmek gerekir ki, ceza yargılaması bakımından hapis cezasının infazı, gebe olan veya do­ğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bu konu hakkında oldukça fazla sayıda kararı bulunmaktadır.

Görüleceği üzere gerek ulusal kanunlarımız gerekse de uluslararası sözleşmeler kadının gebeliği ve anneliği halinde bazı düzenlemeler ile kadına çalışma ve toplumsal hayatında kolaylıklar sağlamaktadır. Yapılan düzenlemeler her ne kadar ayrımcılıkmış gibi bir izlenim oluştursa da aslında kadının sağlığı açısından gerekli düzenlemelerdir. Zira toplumsal hayatımızda ve dini yaşantımızda en üst seviyede tutulan, cennetin bile ayaklarının altında tutulduğu annelerimiz için yapılan bu düzenlemeler tamamen onların beden ve ruh sağlığı açısından gerekli düzenlemelerdir. Kişinin gebeyken çalışması ne kadar zorsa doğumdan sonraki 1-2 yıllık süre içerisinde evinden ve çocuğundan ayrı kalıp çalışması da o kadar zordur. Gebeliği ve anneliği halinde çalışma hayatından kopmayacağının ve geri dönüşte adaptasyon sürecinin hızlı olacağının bilincinde olan kadınlar ile hem çalışma hayatımızın hem de toplumsal hayatımızın daha iyi bir yönde şekilleneceği şüphesizdir.
 
Av. Başar Gündüz
 

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın