Çakaldan Tavus Olur Mu?

Allah ülkemizi böylesi sözüm ona ‘‘kanaat önderleri’’nin pusularından, fitnesinden, darbesinden her dem korusun.

Ehl-i tasavvufun işi, siyaset değildir. Sufiler dava değil, mana peşindedirler.
Manası olmayanlar, sahte mürşitlerdir. ‘‘Meşayih-i şeyatin’’ derler onlara.
Yani, ‘‘çakallar!..’’
Aslı özü çakaldır, onların; ama nasılsa kendilerini tavus gibi göstermeğe çalışırlar.
Mesnevi-i Şerif’in 3. defterinde bir çakal öyküsü vardır. Onu hatırlatalım. Siz de ibretleri bizzat idrak ediverin.
Cenab-ı Mevlana, bir çakalın boya küpüne girdiğini anlatır. Derisi boyanmıştır.
Şöyle bir kendine bakar, ‘‘Ben yüceliklerin tavusu oldum’’ der.
Diğer çakallar ise hileyle tavus olunmaz ki, diye ona takılırlar.
Çünkü, tavusun rengine boyanmaya kalksa da çakal, çakaldır. Çakalda muhabbet olur mu?
İşte, Cenab-ı Pirim Mesnevi’de bu vesile ile yazar:
‘‘Muhabbet, evliya ve peygamberlerindir; arsızlık da her alçağın sığınağıdır.
Onlar, ‘hoşuz’ (hoşgörülüyüz-mkö) diyerek halkın iltifatını kendilerine çekerler, ama içten çok nahoşturlar.’’ (B. 730-731)
Hz. Mevlana, tavusun ötüşü (yani sözü, sözündeki sıcaklığı, cemali, hikmeti) çakalların taklit edemeyeceğini kaydeder.
Çakal, arsızdır. Tamahkardır. Gözü doymaz bir ehl-i dünyadır.
İşte, çakal/ tavus öyküsünün ardından Hz. Hüdavendigar, bir benzetme yapar.
Ve ekler:
‘‘Firavunun ve (onun) ilahlık iddiasının, tavusluk iddia eden çakala benzerliği…’’
Sen istediğin kadar Mehdiyim de, Allah vermediyse foyan çıkar.
O tür sahte hocaefendilere seslenir Rumi Celaleddin; hem de öyle bir celalle seslenir ki:
‘‘Hey! Ey Firavun!
Namusluluk taslama. Sen çakalsın, hiç tavusluk yapma… Rüsva olursun… Çirkinliğin ve rüsvalığın ortaya çıktı; yüksekliğinden tepe taklak düştün!.. Denek taşını görünce, kalp para gibi; aslan sureti gitti, köpek ortaya çıktı!’’ (B. 783-vd).

Değerli Aysha okuyucuları, hepimize geçmiş olsun.
Boşuna değilmiş demek, Hz. Mevlana’nın her eserinde bizi sahte ‘‘hocalara’’ karşı uyarması!..
Allah, Hz. Mevlana gibi koca yürekli gerçek Tanrı dostlarının yüzü suyu hürmetine bizi korusun.
Birlik (tevhid) zamanıdır. Tevhid için o çakalları yenmek lazım.
Unutmayın. O çakal nefistir. Nefis, iblistir.
Tasavvuf, o nefsi öldürmenin ilmidir.
İçimizdeki çakalları tasfiye etmek, huzurun ve sürurun önkoşuludur.
Din, firavunlardan kurtulmak içindir.
Firavun olmak için değil!
 
 

Mim Kemal Öke

Yazarımız Prof. Mim Kemal Öke, siyaset bilimi profesörü, roman yazarı. “Atatürk’ün doktoru” olarak tanınan, kendisiyle aynı isme sahip Mim Kemal Öke’nin torunudur. 35 yaşında profesör olarak Türkiye’de profesör unvanını alan en genç kişi olmuştur.

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın

site açmak