ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞTİREBİLİRİZ AMA BAĞIMLILIKLARI ZOR
Aşkım Kağıpmak… O bir ‘Davranış Bilimleri Uzmanı’… Kitapları, seminerleri, gösterileri herkes tarafından çok fazla seviliyor ve takip ediliyor. Kaygıların, belirsizliklerin olduğu bu dönemde onunla konuşmak bize iyi geldi, size de gelecek…
İrem Uluerciyes
İletişim danışmanlığına uzanan yolculuk nasıl gelişti? Nasıl bir çocuktu, öğrenciydi Aşkım Kapışmak?
Tüm zorluklardan bir şekilde çıkabilen bir çocuktum. Düşe kalka büyümenin ne demek olduğunu bilirim. Kendine yetmek zorunda olmak, düştüğünde kendi kalmak zorunda olan bir çocuk. Sevmeyi iyi bilirdim. Ders hiç çalışmazdım okulda dinlediğim yeterdi bana . Genelde dert sıkıntı dinleyen, mazlumları fazlaca fark edip onlar için çabalayan bir öğrenciydim. Yaramazdım ama sevdirirdim kendimi. Mahallenin teyzeleri, çocuklarını ders çalışması için bana gönderirdi. Farklı olmayı isterdim hep, herkes gibi olamazdım. Yaramazlıklarım hep bundandı. Annem ve kardeşlerim çok önemliydi benim için, onların mutlu olması için çok çabalayan bir çocuktum. Farklı hayatları ve hikayeleri gözlemlemeyi severdim bu yüzden ergenlikten sonda şehir şehir dolaşmaya çalıştım vakit buldukça. Çok iyi eğlenen her yeri eğlenebilecek alana çeviren biriydim. Ama ara ara yalnızlığa çekilirdim, tek kalmak tek bakmak en sevdiğim şeydi. Başkalarının hüzünleri ilgimi çekerdi. Arka planlarını merak ederdim hep. Tabi insanı ve gerçeği arama arzusu beni psikolojinin ve bilginin olduğu tüm eğitimlere insanlara ve yollara attı. Hala da devam ediyor çok şükür. Uzmanlığa gelince o sıfat toplumun verdiği… Ben uzmanlığı değil aracı olmayı tercih ediyorum. Sağ olsun Türk milleti kitaplarıma, söylemlerime, yazılarıma değer verdiler. İnşallah layık olmaya devam ederim .
Çağımızın en büyük sorunlarından birisi iletişimsizlik. İki insan arasında doğru bir iletişim nasıl kurulmalı?
Aslında iletişimsizlik diye bir şey yok. Sadece bu çağda insan kendiyle daha fazla iletişim halinde. Daha bencilce, kendi odaklı ve narsist bir şekilde. Kendine tapınmayı kendine acımayı ve kendini haklı bulmayı bırakmadığı sürece, bir diğeriyle iletişim zorlaşacak. Sahip olma arzumuz çok fazla. Diğerine sahip olma, mala mülke ideolojilere, dine, her şeye o kadar çok sahip olmaya çalışıyor ki nesneleri tapınacak put ediyorlar. İki insanın iletişimde olması önce bu yolu sevmekle başlar. Her şeye rağmen sevebilmek . Bize verilmiş en önemli değeri kendi gerçeklerimize göre kullanamayız. Daha yavaş daha sakin sevebilmeliyiz . Diğerini iletişime değer bulmalı, olumsuz duyguları biriktirmeden yaşayabilmeliyiz. Ölümü hatırlamalı ve o gerçekle bakabilmeliyiz. Sağlıklı bir iletişim için kendini bilmek, diğerini tanımak, belli bir nezaket sahibi olmak, zaman ayırmak , gönüllü olmak ve sorumluluk almak gerekir. Bu akışa bırakmaktır. Düşünceler ve duygular karşımızdaki ile bir olmalı en azından olmaya yakın olmalı. Küçük olumsuz düşünceler yüzünden kesik, bencil, ihmal edilmiş, zararlı iletişimler, hiç kurmamaktan daha kötüdür. Hakkını verebilmeli.
HAKİKAT BİLGİSİNE SADECE DÜŞÜNEREK ULAŞILABİLİR
Çoğu insan mutsuz, huzursuz, geleceğine dair kaygılı. Siz nasıl görüyorsunuz gidişatı?
Yanlış yerde mutluluk aramak, olduğun yerde sürekli boşa pedal çevirmek gibidir. Dünyanın içinde dayatılan yemek içme, görüntü, cinsellik kariyer vb. şeyler mutlu etmez sadece memnun eder. Yani ya memnun olursun ya da olmazsın. Memnun olursan neşe, olmazsa üzüntü gelir. Ama mutluluk çok başkadır. Hakikate, gerçeğe, bilgiye ulaşınca gelir. Mutluluk saadet demektir, saadet ise huzurdur. Yani bilgiye ulaşmanın huzuru. Derin okuma yapmayan, farklı alanlardan gerçeği aramayan, düşünmeyen, düşünmeyi dert etmeyen, felsefe yapmayan insan mutlu olamaz.
Olamadıkça daha çok mal, mülk, kariye, evlat, aile ya da başka birinin bağımlısı olur. Düşünmeyen dindarlar ise sadece ibadeti rakama döker, kendini baskılar, ezbere yaşar ve kim anlatırsa inanmayı tercih eder . En kolay yoludur hemen inanmak. Oturup bir bilginin üzerine düşünmez çünkü yorulur. Modern dünyada insanların akın akın mutlu olmak için yaptıklarına bakmak lazım. Farklı farklı ideolojiler peşinde koşmak reiki, enerji, kuantum, astroloji, spor, pilates ya da farklı dini inançlar. Farklı gözükselerde ortak bir amaçla yapılıyor; mutlu olmak ve gerçeğe ulaşmak. Ama bir çok insanın atladığı bir şey var; hakikat bilgisine düşünerek yani aklederek ulaşılabilir. Yani düşünmeden inanmak yeterli olsaydı inancı olan herkes mutlu olurdu. Biz müslüman bir ülkeyiz ve inancı gereği müslümanların bir kısmında gözlemlediğim daha huzursuz olmaları. Okuyarak bilgi ışığında çıkarımlar yaparak, düşünerek inanmak yerine, duyarak inanmayı tercih ediyorlar. Çünkü daha kolay ve bedelsiz. Hatta gelenekle içselleşip alışkanlıklar şeklinde yaşanıyor. Evet okumuyoruz ve okumadıkça gerçeğe ulaşmak zor ve mutlu olmakta zor. Dini ve hayatı düşünsel değil pratiksel ezbere yaşıyorlar. Sadece daha çok inanmayı tercih ediyorlar. Daha çok düşünmeyi değil. Şeytanını zincirleyememiş insan sürekli onunla yaşamak zorunda. Kaygı ve endişe artıyor. Çünkü her şeyi yapıyorlar ama bir türlü o sonuca ulaşamıyorlar. Cenneti ise rahat, bedelsiz bir dünya zannediyorlar . Yemek içmek serbest çalışmak yok. Orada bile şimdiki dünyanın aynısını sadece tembel olarak elde etmeyi istiyorlar. Peki neden?
Mideni, cinselliğini terbiye edeceksin önce. Ama herkesin önceliği bu ikisi. Dindar kesimde çoğunluk kendini bastırarak depresyona giriyor, diğer kesimde kendini bastırmadan saldırırcasına yaşayarak. İki tarafta şunu unutuyor.
Neden? Ne için? Yani gerçek ne? Hazlardan dünyadan vazgeçmeyi fakir yaşamak olarak algılıyor bazıları. Hayır tam tersine her şeyle birlikte düşünmekten bahsediyorum. Hz. Muhammet Hira’ya düşünmeye gittiğinde tüccardı, maddi durumu iyiydi, ailesi vardı, eşini seviyor seviliyordu. Etrafında saygı ve sevgi gören biriydi peki neden mağaraya gitti? O da gerçeği arıyordu. Bunu bizde yapabiliriz. Dünyadan vazgeçmek değil, dünyada akletmek. Akıl nasıl kullanılır? araştırmıyorlar. Gelenekleri ve ezberleri her şeyden daha değerli. Bağımlılıklar zor değişir. Tüm sistemin, eğitimin, ekranların, sosyal yaşamın yeniden inşaası lazım . Bizim ülkede sorun çıkana kadar beklenir, çözüm üretilir. Ama gerçek sorun yokken gerçeği bulmaya çalışmaktır. İnsan gerçek düşünceye iki yolla gider. Birincisi bilgi peşinde giderek, ikincisi acı ile. Yani acıdan çıkarılan ders ile. İlki çok olmadığı için ikincisi oluyor bizde. Bu durumda gelişmeyi geciktiriyor. İnsanın üç özelliği vardır; uyum sağlar, alışkanlık geliştirir ve bağımlı olur. Alışkanlıkları değiştirebiliriz ama bağımlılıklar zor. Peki nasıl yol alırız? Tüm inandıklarımızı gözden geçirip tekrar araştırarak, her açıdan bakarak. Felsefe, psikoloji, fizik, matematik alanlarına inerek. İnsanı, Evren’I, yaradılışı, Yaradan’ı ve her şeyi… Bunu yapmak zamanla insanın yalnızlaştırıyor ama bu da bedeli oluyor . Çoğunluk olmak yerine azınlık olup mutlu olmak en iyisi.
AKIL KULLANILMAYAN HER TÜRLÜ İNANÇ SAHİBİNİ ZEHİRLER
Siz hiç destek aldınız mı peki bir profesyonelden? Ve günümüzde herkes bir profesyonelden destek almalı mı?
Destek almak değil ama ortak olmak diye bir sürecimiz oluyor. Alanında uzman büyüklerim ile derleşip akıl sohbetleri yapıyoruz. Herkesin mürşide ihtiyacı var. Ya da adına ne derseniz! İnsanların tedavi görmek için değil, kendilerini bulmak için güvenilir dostlara ya da ilim sahibi insanlara ihtiyacı var. Eğer klinik bir durum varsa tabi ki de gerekli uzmandan destek alınmalı. Bir dine inanmak insana yetmez. İnancın üzerine düşünmek şart. Zorla ibadetle ya da beklentiyle insan daha da hasta olur. Akıl kullanılmayan her türlü inanç, sahibini zehirler.
Mutlu bir ilişki için neler önerirsiniz?
Mutlu bir ilişki için madde madde bir şeyler yazmak sadece anı kurtarır. Geçici bir farkındalık sağlar. İlişkinin kendisi mutlu etmez. Bu durum tamamen ilişki içindeki insanların huy ve kişilikleri ile ilgilidir. Zayıf bir yapı, gelişime kapalı biri ya da olumsuz huyu olan insanın mutlu olabilmesi hatta edebilmesi zordur. Alınacak çok yol vardır. Yani evlilik ya da ilişki mutlu etmez. Bireysel olarak mutlu olmanın yolu için çaba gösterenler, ilişkide yol alır. Eğer mutluluk bir güneş ise ışığını gösterecek kişileri iyi bilir. Her yere ışık verse de bazı yerlerde çiçek, bazı yerlerde ot biter. Ne yazık ki insanların çoğu mutlu olmak için hızlı teknikler ve yollar ister. Bu o kadar kolay bir şey olsaydı yüzyıllardır alimler, felsefeciler, üzerine bu kadar düşünürler miydi?
Ama en azından iyi bir insan olmak diye bir tabir vardır ya. İyi demek ne demek ? Onun için çabada olan insanların daha hakkı gibi.Tabi bu ben iyiyim demekle olmuyor. Zaten iyiyim diyorsa vardır bir problemi.
SAYGI DİĞERİ İÇİN KENDİ KONFORUNDAN VAZGEÇEBİLMEKTİR
Evlilik apayrı bir dünya… Aşkın, sevgi ve saygının korunması için çiftler nasıl bir yol izlemeli?
Aşkı koruyamazsın, senin bilincini yok eden bir şeyi kontrol edemezsin. Gelir yakalar ve yakar. Gerçek aşk ise yanacaksın, baştan kabul etmelisin. Zaten o korunup saklanacak bir şey değil; yaşanıp dönüştürülecek bir şey. Amaç sahip olmak ya da saklamak olamaz. Saygıya gelince bir insan saygılı değilse, evlense de bir şey değişmez. Kemik bir yapıyı kırmaktan bahsediyorsunuz. Her sevilenle evlenilmez. Evlilik ölçüsü sevgi ya da aşk olamaz sadece. Bir insanı sevmeniz önce sizi kör eder. Sevgi içinde ilgi, sorumluluk, saygı ve derinlik barındırmalı. Bunlar baştan yoksa sonra zor kazanılır. O yüzden herkes birbirini değiştirmeye çalışıyor. Ama kendi adıma ne yapabilirim diyorsanız ; kendinizi bilin yeter . Önce bulun… Unutmamak lazım saygı; diğeri için kendi konforundan vazgeçebilmektir.
EVRENİN AKIŞINI İZLEDİKÇE YAVAŞLIYORUM
Kafasını rahatlatmak, hayatı yavaşlatmak için neler yapar Aşkım Kapışmak?
Zamanı yavaşlatamam ama zamanda yavaşlayabilirim. Evren’in kendi akışını izlemeye başladığımda yavaşlıyorum. Acele etmeyen çiçekleri, koşturmayan kedileri, hırslanmayan toprakları, öfkesiz kuşları, kibirsiz suları izlemeye çalışıyorum. Tabi onların yanına gitmeden olmuyor. O yüzden terk ediyorum bazen kendimi. Çokça film izlerim, karakterlerin içine girerek yaşarım. Çok az sohbet ettiğim insan vardır onlarla zaman geçiririm. Annemle babamı ziyaret ederim, bahçesinden topladıklarını dinlerim. Merak edenler olacak; ibadet, dua diye. Onu anlatamam çünkü anlatmaya çalışıp bir değer katamam. Değersizleştiririm diye korkuyorum nazarımda. Bana kalsın.Yılın belli zamanlarında İspanya da kalıyorum, orası beni anlıyor biraz . Şunu söylemem lazım, hayat, yardımlaşma ve iyilik zamanlarında yavaşlamanı sağlıyor şiddetle tavsiye ediyorum.