Çay ve Kahve Hakkında Bilmedikleriniz

Çay, dikkate değer oranda, diş çürümelerine karşı kullanılan ve kimi zaman sulara katılan bir madde olan flüorür içerir. İçme suyuna flüorür katılmamış yerlerde yaşayanlar, uygun miktarı, günde birkaç bardak çay içerek alabi­lirler.

Çay Nasıl Demlenmeli

Çaya buruk tadını veren “tannin” adlı bir maddedir. Çay uzun süre dem­lenirse çok buruk ve hoş olmayan bir hale gelir. Bunun nedeni, demlemenin başlamasından beş dakika sonra tanninin yapraklardan gittikçe artan miktar­larda çözülüp suya karışmaya başlama­sıdır. Uzun süre demlenmiş çay, içerdi­ği fazla tannin nedeniyle kabızlık yap­tığından, ishale karşı kullanılır.

Çayın kendi yağları da tadına katkı­da bulunur ve tannin gibi, uzun süre demlendiğinde çayın lezzetini bozabilir. Genel olarak çay ve kahvenin besin de­ğeri çok azdır; ama ikisinde de pek az miktarda B vitamini vardır. Çok fazla çay içersek günlük riboflavin (B2 vita­mini ) gereksiniminin ancak yüzde altı­sını sağlayabilecek kadar B vitamini ve ayrıca bir miktar, kansızlığı önleyici folik asit alabiliriz.

Hindiba Katılmış ve Kafeini Alınmış Kahve

Birçok insan, özellikle Fransızlar, kavrulmuş hindiba katılmış kahveyi se­ver. Hindiba kafein içermediğinden, bu karışımın uyarıcı etkisi azdır; onun ye­rine, biraz karamel tadı ve rengi taşır.

Batı ülkelerinde kafeini alınmış kah­veler de üretilmektedir. Uyku bozuklu­ğu, anksiyete ve sinirlilik gibi sorunları olanların, normal kahve yerine bunları içmeleri daha doğrudur.

Çay ve kahve insanların büyük çoğunluğu için vazgeçilmez bir alışkanlıktır. Ama çok fazlasının sağlığımızı olumsuz yönde etkileyebileceği unutulmamalıdır.

Çay ve kahvenin uyarıcı et­kileri, yaygın biçimde kullanılmalarının başlıca nedenidir. Ama asıl önemlisi, bu içeceklerin çeşitli toplumsal etkinlikle­rin ayrılmaz bir parçası olmalarıdır. XVII. yüzyıldan sonra Avrupa ülkele­rinde insanların çay ya da kahve içmek için bir araya toplanmaları, dostların birbirlerini çay içmeye çağırmaları, bir gelenek olarak yerleşmiştir.

Kahire ve İstanbul gibi Osmanlı şehirlerinde ise ilk kahvehaneler, XVI. yüz­yılda açılmıştır. XVII. yüzyıl sonunda Paris’te tek tük görülmeye başlanan “cafe” lerin sayısı, XVIII. yüzyılda 700’e ulaşmıştır. Uzakdoğu’da ise çayın ayrı bir yeri vardır. Çin kültürünün et­kisiyle VI. yüzyılda Japonya’ya giren çay, pişirilmesi ve servisi ile, bir Zen Budist töreni olarak Japon yaşamında önemli bir yer almıştır.

Ayşe Özgün

Moda ve alışveriş kategorilerinde trend stiller ve markalardaki indirimler, kampanyalar hakkında bilgiler sunar. Sağlık uzmanı olan editörümüz uzmanlaştığı alanlarda farkındalık yaratmayı hedefliyor. İletişim: ayse.ozgun@aysha.com.tr

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın