Bilinçli ya da bilinçsiz uygulamalarla karşımıza çıkan estetik operasyonların suistimal edilmesi konusunu yazarımız Av. Seher Tuba Çevik okuyucularımız için anlattı…
Biz kadınlar, zeki ve çalışkan olduğumuz kadar, güzelliğine önem veren, bakımlı olmaya çalışan, zarif insanlarız. Sabahtan akşama kadar ev düzeni ile ilgilenen ev hanımlarından, gün içinde pek çok kişiyle muhatap olan iş kadınlarına kadar hepimiz, mutlulukla ve şükürle yürüttüğümüz ama yıpratıcı olan hayatlarımızın yoğunluğu içinde akıp gitmekteyiz.
OMUZLARINDAKİ BÜYÜK YÜKLERİ TAŞIMAYA ÇALIŞAN KADINLAR!
Çocuklarının üzüntüsüyle üzüntüden kahrolan, onlar için uykusuz geceler geçiren, beslenmelerinden, giyimlerinden, eğitimlerinden ve her şeylerinden sorumlu olan kadınlarımız, işyerinde kendi çocukları gibi sakındıkları işlerini hizada tutmaya çalışan kadınlarımız; eğitim hayatlarını başarıyla sürdürmeye uğraşan gençlerimiz… Hepimiz büyük sorumlulukların altında, omuzlarımızdaki yükleri taşımaya çalışıyoruz.
Erkeklere oranla, her zaman daha hassas ve daha tedbirli düşündüğümüzden, fiziken de daha çabuk yıpranıyoruz. Bu yıpranma, görüntümüzde deformasyonlara neden olduğu gibi bazen ilaç kullanımından bazen stres nedeniyle fazla beslenmekten, bazen de fazla hareket etmemekten kaynaklı olarak vücudumuzda bazı değişimleri ortaya çıkarıyor. Hoşumuza gitmeyen bu değişimlerin çözümlerini ise yine günümüz teknolojisinin tüm imkanlarından istifade eden estetik sektörü bizlere sunuyor.
BİLİNÇSİZ KİŞİLERCE YAPILAN ESTETİK OPERASYONLAR!
Son yıllarda gelişmekte olan estetik, tıp ile içli dışlı ve onun bir alt dalı olmakla, bir yandan da tıpçıların gözetiminde olmayan yollarla ya da tıpçılara hiç yakışmayan şekiller ile suistimal edilmektedir. Gün geçmiyor ki, “kafede otururken elinde iğneyle botoks yapan birini” görmeyelim veyahut da “mide küçültme ameliyatı ile vefat eden” birinin haberini almayalım.
Öncelikle, her tür özveriyle işinin başında, bizler için gece gündüz çalışan doktorlarımıza saygımızın sonsuz olduğunu belirtir ve kendilerine yönelik her tür şiddetin karşısında olduğumuzu ifade etmek isteriz. Ancak her sektörü suistimal edenler olduğu gibi, doktor olmayıp kendisini doktormuş gibi gösteren veya doktormuş gibi algılanmasını sağlayan ve fakat doktor olmayan kişiler pek tabi ki yine çıkmaktadır.
ESTETİK OPERASYON SUİSTİMALİNİN HUKUKİ BOYUTU!
İnsan sağlığıyla alakalı en önemli eğitimleri almamasına rağmen, bazı sertifika programları ile insanların zaaflarından istifade edenlerin hem kul hakkına girdikleri hem de hukuk nezdinde cezalandırıldıklarını bilmemiz gerekir. Zira genç kızlarımızın, henüz vücutlarında hiçbir deformasyon olmadığı halde “botoks, dolgu vb” müdahaleler ile değişmek yönündeki talepleri, sorumluluk hisseden çoğu doktor tarafından geri çevrilmektedir.
Aynı şekilde, hastalık ve başkaca istisnası durumlar hariç olmak üzere, kilo vermek için düzenli beslenme gayreti olmayan, düzenli uyku ihtiyacını gidermeyen, hiçbir sportif faaliyette yer almayan, en azından apartman merdivenlerini bile yürümek yerine, asansör kullanan kişilerin, “kilo verememekten şikayetçi” olup, liposuction, yağ kırdırma, mide by-pass, mide küçültme gibi müdahaleler ile işin kolayına kaçtıklarını görmekteyiz.
“DOKTORLAR CERRAHİ OPERASYONLAR ÖNCESİ UYARIYOR”
Fakat yine çoğu doktorumuzun, kişilerin önce bilinçli davranmalarını ve zayıflamak için gayret göstermeleri gerektiğini tavsiye ettiklerini ve böylelikle herhangi bir cerrahi veya cerrahi olmayan müdahaleye izin vermediklerini tespit etmiş bulunuyoruz.
Kaldı ki, yapılan istatistikler ile de herhangi bir deformasyon olmamasına rağmen, yine de müdahale edilmesinin istenmesi veyahut da hiçbir gayret gösterilmeden cerrahi yollarla zayıflamak istemek; en basitinden özgüven eksikliğine, başkasına benzeme arzusunu, başkasını kendisinden çok beğenmenin verdiği olumsuz hırsa ve üşengeçliğe işaret etmektedir. Ki gerek bu şekildeki olumsuz hırslar, gerekse de elini taşın altına koymakta imtina etme huyları, genel olarak sosyal çevrelerde de iş hayatı çevresinde de, sorumluluktan kaçınan ve başarıyı yakalama ihtimalini düşük tutan karakter özellikleri olarak yorumlanmaktadır.
Örneklendirmek gerekirse; kendisini sağlıklı beslenmeye veya düzenli uykuya zorlayamayan, gün içerisinde en azından evinin yakınlarındaki parklarda yürüyüş yapmaya teşvik edemeyen ve fakat bunun yerine gününü televizyon karşısında veya telefon elinde vb şekillerde verimsiz geçiren ve nihayetinde kilolarından cerrahi müdahaleler ile kurtulan bir kişinin, iş hayatında başarıya yükselmek için gerekli gayreti gösteremeyeceği veya sosyal hayatında üşengeçliği veya başkaları gibi olmak arzusuna bağlı olarak hiçbir çaba göstermemesi nedeniyle kaliteli ve sağlam zeminleri olan bir çevreye sahip olamayacağı psikolojik olarak elde edilen bulgulardır.
GÜNDEMDEN DÜŞMEYEN “MİDE KÜÇÜLTME AMELİYATLARI”
Gerek sosyal medyanın pembe dünyasına özenmekten gerekse de yukarıda izah ettiğimiz nedenlerden hiçbir çaba sarf etmeyen çoğu kişi, estetik uğruna cerrahi operasyonlara yönelmektedir. Doktor kontrolünde olanlar ve diğer istinaslar hariç olmakla, yanlış hissiyatlarda jenerasyonların yetişmesine sebep olan bu müdahalelerden, şu sıralardan gündem olanı “mide küçültme ameliyatları” olarak bildiklerimiz.
Doktor kontrolünde yapılan bu ciddi müdahaleler ile ilgili şikayetler olduğu gibi beğeniler de bir o kadar çoktur. Nitekim, işin ehli doktorlarımızın, öncelikle müdahale talebinde bulunan hastaları, spora ve düzenli beslenmeye teşvik ettiği, belli bir dönem hastanın bu sürecini yakınen takip edip, gerek fiziki olarak gerekse psikolojik olarak bu operasyona ve sonrasındaki sürece hazır olup olmadığını değerlendirdiğini, kişinin bu operasyon dışında başkaca hiçbir şekilde incelmesinin artık mümkün olmayacağına ve operasyon sonrası, sağlıklı beslenmesine ve düzenli sporuna uyacağına kanaat getirdiği zaman operasyonu gerçekleştirdiğini görüyoruz. Buna rağmen başarı oranından çok son günlerde, bu operasyon esnasında veya sonrasında ölüm ile neticelenen vakalar karşımıza çıkmaktadır. Bu vakalar da hastanın hatasından kaynaklanabileceği gibi, bazı doktorlarımızın ticari kazanç amacıyla eksik ve yetersiz gözetim ile hastayı erken müdahale etmesi veyahut da hastayı yanlış yönlendirmesi nedeniyle de meydana gelebilmektedir.
“5 KİLO AL AMELİYAT YAPALIM”
Güzellik uğruna vefat eden kadınlarımız ile ilgili şikayetlerin ve müracaatların artması ile TBMM Dilekçe Komisyonu, konuyu inceleme kararı almış bulunuyor. Nitekim Komisyon Başkanı İstanbul Milletvekili Sn. Mihrimah Belma Satır, “5 kilo daha al, ameliyatı yaparız” diyen doktorlarımız olduğunu, bazı ünlü manken ve şarkıcılara bu ameliyatları yapan hastanelerin bu kişiler üzerinden reklam yapıp, son çare bu ameliyatmış gibi davranarak hastaları yanlış yönlendirdiğini görüyoruz.
Estetik kaygıyla yapılan ameliyatların kamuoyunda pozitif mesaj olarak algılanmaması gerektiğini, bu nedenle mağdurları ve şikayetçileri dinleyecekleri alt komisyon kuracaklarını” kamuoyuna iletiyor. Konu, siyasi mecrada yer bulduğu gibi, yargıya taşınmaya başlandı.
MALPRAKTİS HUKUKU NEDİR?
Şöyle ki; bu ameliyat neticesinde bir enfeksiyon, organ kaybı veya ölüm gibi sonuçlar yaşayan mağdurlar veya yakınları, ameliyatı yapan doktor ve hastane aleyhine hem suç duyurusunda bulunuyor hem de hastane masrafları ve diğer masrafların hepsi için maddi tazminat davası ile yaşadıkları üzüntü ve travma için manevi tazminat davası açıyorlar.
Doktorun, doktorluk görevini ifa ettiği sırada ihmalen veya icraen, kasten veya taksirle meydana getirdiği olumsuz sonuçların incelendiği yargılama çeşidi olan Malpraktis Hukuku, yukarıda izah ettiğimiz nedenlerden ötürü son günlerde sıkça karşımıza çıkmaktadır.
MALPRAKTİS DAVALARINDA SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?
Yargılama, hem savcılığa verilen şikayet ile savcılık tarafından, hem de İl Sağlık Müdürlüklerine veya Sağlık Bakanlığı’na yapılan müracaat ile idare tarafından yürütülmektedir. Şikayetler, Tıp Fakültelerinde görevli hocalardan oluşan bilirkişi heyetleri ve İl Sağlık Müdürlüğü müfettişlerince ve nihayetinde Yüksek Sağlık Şurası ve Adli Tıp Kurumu tarafından rapora bağlanmaktadır. Bu raporlarda görevli bilirkişiler, operasyonu yapan doktorun hatası olup, olmadığını, hatası var ise, bu hatanın doktorun ihmalinden mi yoksa yapmaya çalıştığı işlemi yaparken yanlış bir yol mu çizmesinden kaynaklandığını, izlemiş olduğu yolun sonucunun şikayet edilen mağduriyeti doğuracağını doktorun öngörebileceğini veya öngöremeyeceğini teker teker tetkik etmektedir.
Bilirkişilerce hazırlanan rapor hem şikayetçi hem doktor hem hastane tarafından incelenmekte ve yerinde bir itiraz olur ise; tekrar rapor düzenlenmektedir. En nihayetinde düzenlenen rapor, savcılık ve idari kurumlar tarafından esas alınarak; rapor ile doktorun hatası tespit edildiyse Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılmasına ve çoğu zaman da meslekten geçici olarak men’ine; doktor hatası bulunmuyor ise savcılık tarafından doktor hakkında dava açılmadan dosyanın sonlandırılmasına, idare tarafından da doktorun görevine aynen devamına karar verilmektedir. Özetle malpraktis hukuku, narin olan insan hayatıyla ilgili olduğundan, önemle ve ince ince ele alınarak yürütülen bir yargılama türüdür.
Hukukun bu dalı ile meşgul olunuyor ise, kesinlikle ortada yaşanmış büyük bir acı ve bu acının mağdurları vardır. Estetik uğruna yaşanan acıların önüne geçilebilmesi için, biz yaradılanların, bize emanet edilen bedenlerimize layıkıyla bakmamız gerektiğini, bunun için düzenli uyumamız, düzenli ve kaliteli beslenmemiz ve düzenli spor yapmamız gerektiğini ve bu bağlamda ruh sağlığımızı da koruyabilmek adına başkalarının başarılarıyla, güzellikleriyle mutlu olmayı tercih etmeyi öğrenmemiz gerektiğini kabul etmeliyiz. Binaleyh her meslek örgütünün de, mensupları için denetim mekanizmasını aktif ve kesintisiz olarak işletmesi ve düzenli denetimlerle mağduriyetler yaşanmadan önüne geçmesi halinde toplum hak ettiği refah seviyesine ulaşabiliriz.
Av. Seher Tuba Çevik