Berin Tuncel
Evlilik, bir hayattan başka bir hayata, bir benden başka bir bene geçiştir. Aşk evliliği de olsa mantık evliliği de olsa, kişi bir dönüşümün içinde bulur kendini.
Bu yüzden gelinlikler bir prenses gibi hissettirir ya kadınlara, kendi masalının kahramanı olmaya doğru atılan bir adımdır evlilik.
Yakışıklı prensin, hayallerdeki gibi olması önemlidir önemli olmasına ama bilir misiniz siz, her kadının içinde de bir prens gizlidir.
Evet evet, doğru duydunuz. Her kadın, gizli kalan iç dünyasında daima bir prens gezdirir ve her prens, bir prenses. İşte hepimiz, dış dünyada bu içimizde büyüttüğümüz simgenin peşindeyizdir.
Evlilik aşkı öldürüyor mu diye soruyorlar ya, hayır öldürmüyor, güçlendiriyor aslında. Aşk, en başta her insanın içinde aradığı prensi buldum sanmasıdır çünkü. Sonra gerçekten kimle evlendiğini anladığında yaşadığı hayal kırıklığına da aşkın bitişi denmesi bundan.
Oysa aşk, yansak da yakılsak da peşimizi bırakmaz. Çünkü aşk, bizim kendimizi keşfetmek için duyduğumuz açlığın ismidir. Evlenirken sadece iki insan değildir bir araya gelen; iki aile, iki kültür, iki çocukluk, iki ergenlik, iki gençlik, iki yetişkinlik de evlenir.
Kolay mı bunca ikiliğin “bir”leşmesi? Elbet değildir.
Hayaller gibi, farklılıklar da birer birer kırılır evlilikte. İki insan, eski kabuklarından sıyrılır ve yeni iki kişiye dönüşürler. Hele günümüzde… Ne de zor yürüyor evlilikler değil mi? Çünkü artık değişmek zor, değiştirmek çok kolay. Oysa evlilikler bir masalsa, her masal kahramanına büyüüük bedeller ödetir.
Zor geçen zamanlar olacaktır evlilikte, gözyaşı da kahkaha da olacaktır; kazanan daima, her şeye rağmen devam edenler olacaktır. Evlilik, insanın dünyadaki yarımlarını tamamlaması için bir fırsattır. Pek çok evlilik sorunu çözülebilir, eğer buradan bakılırsa. Kadınların kendilerini keşfetmelerinden bahsetmiştik ya, tıpkı annelik gibi evlilik de kadının kendini bulması, kendini yaşaması, orkestraya ritim vermesi için bir aşamadır. Basamaktır…
Haydi bakalım prensesler, pamuk eller içeriye…