Tanju Babacan: “Ben Sözü Allah’tan Aldım, Taşıyamayacağım Yükle Beni Mükellef Kılmadı.”

Alzheimer ile nasıl karşılaştınız? Farkındalığınız ne zaman başladı?
 
Tabii ki alzheimer ile ilgili bilgim vardı. İşte Hollywood filmlerinden ya da sağdan soldan duyduklarımdan. Ama bu tarz hastalıkları duyduğunuz zaman kendiniz yaşamıyorsanız gönlünüz aynı duyguya gark olmuyor. Ta ki ne zaman içimizde bir alzheimer oldu, kaldı ki içinizdeki alzheimer hastasını dahi hemen fark edemiyorsunuz. Acaba neleri unuttu da ben fark edemedim diyorsunuz. Yani başlangıç tarihini dahi ben şuan saptayamıyorum. Şimdi yeni yeni aile üyeleri şöyle de yapardı böyle de yapardı diyoruz. Çünkü zaten yakınınıza, kendinize, sevdiğinize yakıştıramıyorsunuz böyle bir hastalığı.
 

tanju babacan alzheimer

 
Peki, annenizin hastalığını fark ettikten sonra nasıl bir yol izlediniz?
 
Evvela ablamı kaybettim, annem Kevser de kızını… Orada büyük bir tramva yaşadığına inanıyorum. 2 sene sonra da babam vefat edince, muhabbet arkadaşını da kaybetti. Bunun üzerine geri sayımın babamla beraber hızlandığını gördük. Bu hızlanışla beraber menajerim Burçin İnan Özel’e; o zaman Nişantaşı’ndaydı ev ve atölyemiz. Acaba biz bir villa mı tutsak, annemi yanıma alsam, girişte de biz bir aileyiz diye kapımızı açsak dedim. Burçin de güzel deyince Suzan Şen’i aradım, Levent’te oturuyordu. Bana bir villa bul dedim ve ben bir anda mesleğimle ilgili her şeyin kalbi olan Nişantaşı’ndan taşınıp Ali Şen, Yılmaz Ulusoy, Cem Yılmaz, Metin Şen gibi isimlerle komşu oldum. Her şey güzel gidiyordu fakat alzheimer hastalığının ne zaman geleceğinin belli bir zamanı yok. Bu süreç içerisinde çok güzeldi; elemanlarım, gelen müşterilerimiz, dostlarımız, onlarla annemin diyalogları inişleri kalkışları fevkalade güzeldi. Buradan tekrar teşekkür etmek istiyorum birçok sanatçı dostum yanımda oldu. Bülent Ersoy gibi zorluğuyla bilinen bir hanımefendi,  “Bu kadar yetmez Bülent!” dediği zaman ikinci şarkıyı söyleme nezaketinde bulundu annem için. Gülben Ergen elbisesinin provasında her şey bitmiş, tam kıyafetini değiştirirken annem “Ben görmedim Gülben elbiseni” dediğini için “Hemen hemen, Kevser teyzem de görsün”  diyerek elbiseyi tekrar giymiş, alzheimerlı olan annemi mutlu etmiştir. Ancak alzheimerın atak dönemleri var. Ben de bir iki müşterime negatif yaklaşımlarını gördüm annemin. Takdir edersiniz ki düğün dernek zamanlarında insanların zaten çok yoğun stresi oluyor. Bir gün annemi kaldırabilecek biriyle karşılaşma ihtimalim olmayabilir diyerek Bebek’e geçtim. Annem için de daha çok eskiyi hatırladığından dolayı bunları hatırlatan bir ev olsun istedim. Adapazarlı olduğum için de Sapanca’dan bir ev tuttum. Sapanca’da ev tuttuğumuz zaman, köye giden yakınlarımız annemi görmeden geçmediler. Annemin de eskiden beri muhataplığı olan insanlarla da bir araya gelince daha zinde olabileceğini düşündüm. Kaldı ki İstanbul’da da Sapanca’da da onu odalara hapsetmekten ziyade salonda, arkadaşlarımın gençlerin gelip gittiği yerlerde bulundurdum ki daha aktif olsun.
 
Bugün Türkiye Alzheimer Derneği’nden tutun da birçok Alzheimer yakını olan ve bana mesaj atıp ulaşan insanlardan öğrendim ki ne kadar çok alzheimer çeşitleri varmış. Ve hepsi de annemi çok iyi buluyorlar. Annemin hastalığı diğer alzheimer hastalarına göre de daha ağır ilerliyor.
 
Daha sonra sosyal medyada sırf annemin bana hatırası olsun diye yaptığımız bir şey, karşı tarafta da demek böyle bir yara varmış ki, biz bir ‘Aa!’ yaptık  karşıdan kocaman bir yankı şeklinde dönüş yaptı. Bu doğrultuda da kolları sıvadık ve #şefkatlehatırlatıyoruz ve #alzheimer hastagleri ile adını sayamayacağım kadar ünlü isim Haldun Dormen’inden Suna Keskin’ine kadar Demet Akalın’ına Behzat Uygur’una kadar birçok kişiden destek gördük. Böylece de çok fazla da soru geliyordu hangi ilaçları kullanalım gibi. Biz kimiz ki onları yönlendirelim, onlara sadece şefkatle sarabiliriz demiş olduk.
 
Türkiye Alzheimer Dernek Başkanı Işın Baral Kulaksızoğlu da annemi geldi gördü, hatta muayene etti. Annemin doktoru Türkiye Alzheimer Vakıf Başkanı iken dernek başkanı da oldu. Doktor konusunda da bu kadar zengindik ama bu zengin hastalığı değil. Haddimiz neydi? Şefkatle yaklaşmak, muhabbet etmek.
 
Şuan Sapanca’da haftanın 3-4 günü ben de anneme gidiyorum. Bir bakıcısı var. Türkiye’de alzheimer hastası olmak nedir bilemeyiz çünkü alzheimer değiliz. Ama alzheimer hastası yakını olana Allah sabırlarını artırsın, nasıl meşakkatli bir şey…
 
Ben 7 kişilik ailemde 3 yakınımı kaybettim, üçünü de akciğer kanserinden kaybettim. Çok şükür ki annem Alzheimer dedim. Çok ağır bir laf bu ama en azından anacığımın bebekleşmesini seyrediyorum elimden kayıp gitmeden. Alzheimer yakınlarını bilinçlendirmek, biz de varız diyebilmek ve onları Türkiye Alzheimer Derneğine yönlendirebilmek yegâne düsturumuz.
 
Tamamıyla bir hayat tarzı, bambaşka bir hayat tarzına dönüşmüş. Bu sizi nasıl etkiledi?
 
Psikolojik olarak zaten ailesindeki sırdaşlarını kaybetmiş, muhabbet edeceği babasını kaybetmiş biri olarak annemin de yarımlaşması beni tabii ki etkiledi. Aman da şöyle de bir derdim var diyebileceğim biri yok. Annem bana işler nasıl diye sorsa, muhteşem diyorum. Hayat bana o gün köşesinden gri bir top attıysa ben ona pespembe diyorum. Fakat bu sıkıntılarımın karşılığında, takipçilerimden ya da takipçim olmayanlardan o kadar alaka gördüm ki. Hayatımda bu kadar dua almadım. Dininiz ne olursa olsun bir insanın başkasına iyi niyetle pozitif bir enerji yayması kadar güzel bir şey olamaz. Allah razı olsun onlardan. Yaptığım elbiselerden dolayı sokakta boynuma atlamıyorlardı tabii ki. Şimdi 15 gün önce bu hastalıktan annesini kaybetmiş birisiyle karşılaştığımda, ben onu daha beklemeden sarılıyorum. Gönül teması ile bir muhabbet gelişti aramızda insanlarla. Ben bütün bu dünyayı anneme versem, onu kaybettikten sonra bir dünya daha olsaydı da onu da verseydim diyeceğim. Keşkenin sınırı yok. Peki, annem bana ne verdi? Mallar, mülkler değil belki ama kocaman bir insan sevgisi bıraktı bana. Benim zaten elimde kimse kalmadı, bir tek anneciğim var 86 yaşına gelmiş, iki de kardeşim. Sevmeyeceğim de ne yapacağım? Annemin önünde, arkasında çevresinde önce Rabbimi görürüm ben. Ardından da çok kıssalar dinlemişimdir ana babalarına güzel bakan insanlarla ilgili. Ve annem çok güzel bir anne oldu bana, bir daha dünyaya gelsem yine onu isterim.
 
Bunların dışında ailemde yaşadığım hadisenin farkındalık hareketine dönüşmesinden önce, biz zaten modacı Tanju Babacan olarak da farkındalık koleksiyonları hazırlayıp bu şekilde kıyafetleri adlandırıp sunuyorduk. Kadına şiddetten her türlü konuya kadar. Yani elbise yap, podyumda göster insanı değiliz biz.
 
Bir Resim Yap Projesi ile nasıl yollarınız kesişti? Nasıl bir resim yaptınız?
 
Sevgili Tülay Özmen ve Nursel Arslan arkadaşım. Projeyi anlattılar ve Tülin hanım ile tanıştık. Bana Alzheimer ile ilgili bir proje geldiği zaman ilk iş Türkiye Alzheimer Derneğini arar, icazet alırım. Yardım noktasında her zaman hassasiyet olmalı. Herkes tanıdıklarına ulaştı ve çoğaldık. Hiç de resim yapmayan, eline fırça almayan insanlar resim yaptı. Ben de modacıyım, resmi de severim ama tasarımcıyım, anatomiden anlarım. Hiç de kolay değilmiş doğrusu. Başka hikayeler de çizdi insanlar ama ben kendi hikayemi anlatmak istedim. Dolayısıyla benim resmimde kırmızı sakallı bir Tanju var. 8 Şubat’ta da inşallah güzel bir gece düzenlenecek proje ile ilgili.
 

tanju babacan röportaj alzheimer

 
Bundan sonra neler olacak? Bunla ilgili projeler yapacak mısınız?
 
Bana bununla gelen herkese kapım sonuna kadar açık. Ama bizim bir çatı altındaki diyaloglarımızdan ziyade, sokaktaki insanlarla karşılaştığımızda onların soru ve spontane yaklaşımlarına cevabımız fevkalade önemli. Pozitifin yanında inanılmaz yorucu bir enerji de var bunun yanında tabii ki. Çok büyük dertler sıkıntılar da var. Bez mesela, hep masraflar da var… Ben bir tek ilaç sordukları zaman cevap vermiyorum.
 
Maddi güçlük çekenler için bakım daha zor oluyor değil mi?
 
Türkiye Alzheimer Derneği’nin ulaşamadığı noktaları bilemem ama dernek, her gidene ve ulaşabildiklerine yardımlarını iletiyor. Maddinin dışında bir de diğer zorlukları var. Mesela her akşam kapıları kapatıp yatıyoruz, yoksa gider… Sosyal medyadan görmüş olduğunuz şeyler, pozitif yönleri. Ben annemi rencide edecek bir halini yayınlar mıyım hiç? Alzheimer
yakını olmayan bizim bu tarafımızı görüyor bir tek. Ama alzheimer yakını olan birisi o mutlu fotoğrafları görünce biliyordur, anlıyordur arka plandaki zorlukları.
 
Hastalıkların bize gelen misafirler olduğuna inanan biriyim. Elhamdülillah başa geleni efelenerek kaldırmaya hazırım. Zira benim inancım, duruşum: Ben sözü Allah’tan aldım, taşıyamacağım yükle beni mükellef kılmadı.
 
İnsanlar sizin için ‘’ Allah herkese Tanju Babacan gibi bir evlat nasip etsin.’’ diyor…
 
Onların onure ettiği kadar bir adam değilim. Orada göremem kendimi. Gördüğüm zaman zaten her şey biter. Kanatlarım da yok, cennete de öyle hop diye giremeyiz. Tabii ki Rabbim lütufkârdır, ne zaman kime neyi nasip edeceğini bilemeyiz. Dolasıyla anneme bu dünyadaki görevlerimi yerine getirmeyi Allah nasip etsin bana. Öbür türlü böyle bir tacım, unvanım yok…
 
İrem Uluerciyes

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın