“Kaçarız, ama farkına varmayız çoğu kere kaçtığımızın da kendimiz olduğunun. Peşine düşeriz fakat görmek istemeyiz kovaladığımızın da kendimiz olduğunun.
Yaşadıklarımızı göründüğünden ibaret sayarız. Ama içten içe bir his sarar benliği ve biliriz olan bitenin aslında “daha fazlası” olduğunu…
Kendimize giden yol engebelerle doludur, ancak aşarsak ilerleriz.
Her keşif yeni bir doğum, her doğumsa eskisinden; eski senden ayrılıştır.”
Kitabımı anlatan tanıtım bülteninde böyle seslenmiştim size.
Zira kendine doğmak demek en çok bu kaçış ve yakalanışlarla gerçek ve mümkün olabiliyor.
İnsanın kendine yakalandığı deneyimler bizi bilinçdışının kapısına bırakıveriyor.
Bilinçdışı yani bizim bilinç alanımızın ötesinde olana. Farkında olmadan bizde olana.
Koku, bilinçdışına en kolay açılan kapılardan biridir. Kokular, üzerini örttüğümüz duygularımızı ve anılarımızı
canlandırabilir bizi başka bir dünyaya götürebilir.
Bu yüzden koku çok kişiseldir. Aynı parfüm, her tende başka bir etki verir.
Her birimizin biricik oluşunun en belirgin örneklerinden biridir kişisel kokumuz. Her evin kokusu başkadır, her insan ve yaşam kendi kokusuna ve dokusuna sahiptir.
Aysha Dergi’nin düzenlediği koku atölyesi bize bu biricikliği hissettirdi yeniden. Seluz firmasının daveti ile kendi kokumuzu keşfetmek üzere pek çok kokunun hammaddesinin üretim yeri olan bir fabrikayı ziyaret ettik.
Koku uzmanlarının hazırladıkları, bizim “kendimizi ne kadar iyi tanıdığımızı da ölçen” mini bir testi cevapladık. Burada bizim koku hafızamızın yoklandığını, bilinçdışı dünyanın nasıl da kıyısında olduğumuzu hissettim. Çocukluğunuza dair en unutulmaz kokular…
Gitmek istediğiniz bir yer ve oranın kokusu…
Son derece keyifli olan bu test sayesinde uzmanlar bizi daha yakından tanıdılar. Ve sundukları kokulardan hangisini daha çok hangisini daha az sevdiğimize göre bir karışım hazırladılar. Ben, bir süredir Machu Picchu’yu görmek istediğimden kokumda da İnka Medeniyeti’nin gizemini ve dağların zirvesinin serinliğini duyumsamak istedim.
Gerçekten de Julien, bu duyguları çağrıştıran bir koku sundu bana. Koku sıradan bir parfüm olmaktan çıkıp, benden bir unsura dönüştü birkaç dakika içinde…Benimle bütünleşti.
İlginç olan diğer katılımcıların da kişilikleri ile uyumlu kokularla dönmeleri idi sanırım. Birbirimizin fikrini sorduğumuzda; “Aa seni çağrıştırıyor!” deyiverdik birbirimize…
Koku, kendimiz ve öteki arasında kurulan bir köprü gibi adeta. Aynı anda hem içe hem dışa yayılan; bir duygu kümesi…
Tam da bu nedenle Baksı Müzesi ve orada sergilenmek üzere hazırlanan enstalasyon çok etkiledi beni. Bir yolculuğu; kendinden kendine giden bir yolu anlatan bu eser 5 kokudan 5 duraktan oluşuyor.
İlki umut; umut nasıl kokar? Umudu, hangi koku çağrıştırır? Ahmet Yiğiter; umut bir odun ateşinin sıcaklığıdır demiş. Ocakta kaynayan çorba, sobanın başında bekleyen çocuk, tüten baca hep umudu hatırlattığından odunsu bir koku ile başlamış esere.
İkincisi devinim. Çoruh nehrinden esinlenen bu kokuyu içinize çektiğinizde kendinizi ırmağın yanı başında buluyorsunuz. Yaşam ırmağının akışı sizi içine çekiyor ve belki de akıntıya karşı kürek çekmekten vazgeçmeniz gerektiğini yeniden hatırlıyorsunuz.
Üçüncü durak denk. Denk; yöresel bir kavram ve köyden gidenin yanına aldığı eşyaları ifade ediyor. Gidenin yanında götürdüğü bir hayatta kalma çabası olduğundan olsa gerek nefesi çağrıştırıyor bu koku. İçindeki notalarda “denk”in içine sığabilecek pek çok kokuya yer verilmiş. Sanatçının ifadesi ile: “ henüz gün görmemiş bir al yazma hatırası, belki beyaz sabun tazeliği…” var bu kokuda.
Burgu, dördüncü durak. Ve hayatın sert, katı gerçekliği ile bizi yüzleştiriyor. Baksı Müzesi’nin, gelenekselle moderni buluşturan bu projenin hayata geçiş evresinde karşılaştığı güçlükleri ve aldığı eleştirileri yüzümüzü buruşturan bir koku ile ifade etmiş sanatçı.
Burada acı gerçeklerin insanı rahatsız eden bir koku ile ifade edilmesi beni ister istemez seanslarıma götürdü. Zira terapi sürecinde danışanlarımın rüyalarını analiz ettiğimizde, rüyada görülen kötü kokular çoğu zaman kişinin görmekten kaçındığı gerçekleri sembolize eder…
Son koku ve son kavram da geri dönüş. Geniz yakan bir toprak kokusu ile anavatana, başladığı yere ve belki de son durağa varışı başka hangi koku ifade edebilirdi ki?
Bütün bu kokuların ardından adına Baksı Kokusu denen ve bu kokuların tümünü içeren bir parfüm karşılıyor sizi. Böylece insanın bütün bu notaları tek tek deneyimleyen ama nihayetinde hepsini özümseyen ve hayat devam ettikçe yeni kokulara yol alacak olan olduğunu yeniden kavrıyorsunuz.
Kokularla yaptığımız bu unutulmaz yolculuk için Aysha Dergi ekibine ve Seluz Firması Yetkililerine teşekkür ediyorum. Her iki isim de modern olanla geleneksel olanı buluşturma yolunda son derece değerli adımlar atıyor.