Yazarlarımızdan Nursen Turgut, Aysha Dergi Kasım sayısı Maneviyat köşesinde kutsal yolculuk Umre yazısını kaleme aldı. Turgut yazısında; Ne tür Umre hazırlıkları yapmalıyız? Manevi hazırlık ve maddi hazırlıklar konularına değindi…
Adını gönlüne düşüren herkesi kendinden geçiren, on kere de yüz kere de gidilse her gidişin başka bir dönüşü olan kutsal yolculuk… Ancak biz bu yolculuğa çıkarken onu diğer ülkelere yapılan geziler gibi düşünemeyiz. Onun özel ritüelleri, özel şartları vardır. Daha evimizde gönlümüze bu fikri koyduğumuzda başlar bu şartlar.
UMRE HAZIRLIKLARI!
O zaman şöyle bir soru sorabiliriz; “Umre yolcusu nasıl hazırlıklar yapmalı?” Bu hazırlıkları Umre maddi hazırlıklar ve Umre manevi hazırlıklar olarak iki başlıkta toplayabiliriz.
UMRE MANEVİ HAZIRLIKLAR
Önce Kur’an’ın ve sünnetin emrettiği bir ibadeti (öyle ki Hz. Peygamberin “Bir umreden öbür umreye günahlara kefarettir” buyurduğu) yerine getirmenin sorumluluğunu taşımak gerek. İnsanlara karşı alçak gönüllü olmayı ve herkesi Allah için sevmeyi ve saymayı umremizin rehberi haline getirmeliyiz.
“Benim hayatım, ölümüm yalnızca alemlere rahmet Allah içindir.” ayetini kendimize rehber edinmeliyiz. Etrafımızdaki insanlarla helalleşmeli, kul hakkından kurtulmalıyız. Borçlarınız varsa ödemeli, kutsal yolculuğa çıkarken bizimle Allah arasında perde olan ne varsa o perdeleri birer birer astığımız yerden indirmeliyiz ki Yaratanla aramızda hiçbir engel kalmasın. Ailemiz ve yakın akrabalarımızla olan ilişkilerimizi, özellikle onlarla olan hukukumuzu gözden geçirmeliyiz.
UMRE MADDİ HAZIRLIKLAR
Umre yolculuğumuzun bir de maddi hazırlıkları var. Öncelikle yola çıkacakken ailemizin geride kalanlarının nafakasını karşılamak birinci görevimizdir. Farklı bir ülkeye ve iklime gittiğimizi unutmamalı, ona göre kıyafetler almalıyız.
İklimin sıcak olması hasebiyle ince terletmeyecek, bizi rahatsız etmeyecek bol kıyafetler seçmeliyiz. Absürt renklerde dikkat çekecek elbiseler yerine sade, yalnızca bize Allah’a kulluğumuzu hatırlatacak kıyafetler seçmeliyiz.
Yanımıza alacağımız terlik veya ayakkabının ayağımızı rahat ettirecek özellikte olmasına özellikle dikkat etmeliyiz. Kullandığımız eşyaların yeni olmasından ziyade bize ettireceği rahatı öncelemeliyiz.
Eğer umre yolcusunun ilk gideceği yer Mekke ise yalnızca umre ve hac için özel bir ritüel olan ihrama girmelidir.
İHRAM İLE KENDİNİ ALLAH’A ADAMAK
İhramlı olmak, o süre boyunca daha önce mubah olan pek çok fiili kendine haram kılmaktır. Dünyalık süs ve ziynet olan ne varsa ihramlı iken haram kılmaktır kendimize. Koku sürünmemek, ot koparmamak yani kendimizi ihramlı olduğumuz o küçük zaman diliminde Allah’a adamaktır.
İhram aynı zamanda erkeklerin giydiği iki parça bezden oluşan kıyafetlerin de adıdır. Dünyada bize prestij kazandıran bütün elbiselerden soyunarak, yalnızca kefeni hatırlatan, bizim dünya ile bağımızı kesmeye yönelik izar ve rida dediğimiz iki parça beze de ihram denir. (Kadınlar özel elbise giymez, kıyafetleri ihramları olur).
Maddi ve manevi hazırlıklarını tamamlayan umre ve hac yolcusu, günü geldiğinde önce iki rekât ihram namazı kılar. Ardından elbiselerini çıkarır. İhram bezine bürünüp Allah adına niyet eder: “Rabbim senin için umreme niyet ettim, bunu bana kolaylaştır ve bana kolay kıl.” der. İhram yasakları başlamış ve yalnızca kendini Allah’a adamış olarak kutsala yolculuk başlar.
Artık cümleler lebbeyklerle süslenir: “Buyur Allah’ım buyur. Sen ne istersen ben onu yaparım. Senin eşin benzerin yoktur.” Aşkın merkezi Kâbe’yi görünceye kadar Allah’a kulluğumuzu arz ederiz…
Mekke’de otele indirdiğimiz eşyaları odalara bıraktıktan sonra gönlümüzde sevdamız, dilimizde lebbeyklerimiz Kâbe’nin yoluna düşeriz. Aşk ve muhabbetle Kâbe’yi görünceye kadar “Sana geldim Allah’ım. Senden başka bana dost ve yar yoktur. Senden başka ilah yoktur.’’ demeye devam ederiz.
“KABE’DE YAPILAN TAVAFLA ALLAH’A KULLUĞUMUZU İLAN EDERİZ”
İşte ‘Kâbe’ göründü. Telbiye bitti. Artık af ve afiyet duaları dilimize düşer. Sıra Hacerü’l-Esved noktasında selam vermektedir. Ellerimizi kaldırır selam veririz. Allah-u Ekber (Ben geldim Ya Rabbi, işte huzurundayım.) deriz. Sonra Kâbe’nin Rabbine pervane olur, yedi kere dönerek etrafında kulluğumuzu ilan ederiz. Tavafla yanan gönlümüzü önce şükür namazı ile sonra da zemzemle serinletiriz.
Şimdi artık say zamanı. Tıpkı Hacer annemiz gibi koşmalıyız bize hayat bahşedecek suyumuzu bulmak için… Oğullarımız, kızlarımız, kendimiz, geleceğimiz için…
Gönlümüzde dualarla ayaklarımız koşmalı, dünyayı fethetmeliyiz. “Dünyadaki nasibini unutma” diyen ayeti rehber alarak koşmalı, koşmalıyız. Safa-Merve arasındaki yedi sefer vesilesi ile kutlu yolculuğumuzun sonuna geldik.
Sıra kendimizden bir parçayı Allah için kurban vermeye geldi. Bedenimizden bir parçayı, saçlarımızın bir kısmını keserek kurban ederiz. Hakkın yoluna bırakırız. Kâbe’nin yanına canımızdan bir parçayı bırakır, dilimizi dualara teslim eder, otelimizin yolunu tutarız.
Kutsal yolculuğa çıkanlara “makbul olsun”, “meşkur olsun” deriz. Makbul olsun, meşkur olsun umreniz….
Nursen Turgut