Zehra Özkaymaz… Nam-ı diğer Zeruj… onu düzenlediği festivallerden, ismini adından alan muhafazakar avm’den ya da sosyal medyadaki eğlenceli samimi hallerinden tanıyor olabilirsiniz. başarılı bir iş kadını olmasının yanında merhametli bir kadın ve çocukları için her şeyi yapabilecek bir anne Zeruj. onu bir gün çok lüks bir tatilde, bir gün yazlığında domates salçası yaparken görmek takipçilerini şaşırtsa da, o hayattaki başarısını samimi ve rahat olmasına bağlıyor. iş kadını, sosyal medya fenomeni ve anne Zeruj, birbirinden özel açıklamalarıyla bu ay Aysha Dergi’de…
Röportaj: İrem Uluerciyes
Biz sizi çok iyi tanıyoruz…İngiliz Dili Edebiyatı bölümü, devamında da bir turizm geçmişiniz var… Ama bilmeyenler için Zehra Özkaymaz’ı, nam-ı diğer Zeruj’u ve bu noktaya geliş sürecini anlatabilir misiniz?
1980 doğumluyum, 2 tane çocuğum var. İngiliz Dili Edebiyatı mezunuyum, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden formasyonumu aldım ve 2005 senesinde İngilizce Öğretmeni oldum. Öğretmen olmak benim için sadece uzmanı olduğum alanı anlatmak ve bunu öğretmekle sınırlı değil. Adabı muaşeretinden, oturmasından kalkmasından, konuşmasından giyimine kadar hepsinin eğitimini içerdiğini düşünüyorum. Bu sebeple öğretmenliğin sorumluluğundan korktum. Babamın turizm acentasında çalışmaya karar verdim. Sektörler arası geçişlerim hep, yerinde duramamamdan kaynaklanıyordu. Benim hep üretmem gerekiyor. Acentanın bilet bölümünde çalıştım; bunun için bir sürü programlara, eğitimlere gittim. Kendime babamınkinin alt şirketi olarak bir acenta kurdum. Sonrasında babamla farklı sebeplerden dolayı çalışmayı bıraktım. O dönemde de mezunu bulunduğum lisenin idaresinde çalışmaya başladım. Özel bir kız lisesinde kızlarla ebeveynler arasında bir köprü görevi gördüm. Tam internet çağının yayılmaya başladığı dönemdi, annelerle gençler arasında bir iletişim kopukluğu vardı. Ben aralarındaki bağın kurulmasına yardımcı oluyordum.
Bir işi başardığımı hissedince başka bir ise yönelmem gerekiyordu ve internetten alışverişlerin başladığı dönemlerde insanların görmeden, bilmeden, dokunmadan alışveriş yapmak istemediğini fark ettim. Dedik ki bu ürünlerin dokunulabilir, görünebilir, denenebilir halde insanlara sunumunu yapalım. İnstagram butiklerini bir araya getirelim, buna alışveriş şenliği diyelim ve durumu somut hale getirelim dedik. Bu fikirden yola çıkarak 2013 yılının başlarında Zeruj Festivaller başladı.
Öncesinde kadınlara Özel partiler düzenlerdim; bu ortamdan, üniversite arkadaşlarımdan büyük bir çevrem vardı. O zamanlar İnstagram takipçi sayımsa iki bin kişi kadardı. Ama bu sayı Önemli değil, asıl mühim olan network’ündür. Yani ulaşabildiğin sayı… Benim zaten çok güzel bir ortaokul, lise, üniversite çevrem vardı. Bunun tabanı da muhabbetten geçiyor, her zaman kurduğumuz muhabbetlerin kalitesine önem verdik. İşimizi de öyle yaptık. Kermes gibi bir iş yapmadık; stantlarımızı kurduk, hep profesyoneldik. İlk festivalimizden beri zamanın fenomenlerini ağırladık, defileler yaptık. Bugün en bilinen markaların çıkış noktası olan işler gerçekleştirdik. Trendsetter işler Bizim İşimiz… Festivaller büyüyerek devam etti ve artık o günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin trafik aplikasyonu kırmızı bölge gösterirdi bizim bulunduğumuz bölgeyi. Bu şekilde her kapı bana yeni kapılar açtı, hepsinin de ortak noktası kaliteli muhabbet ve dürüstlük oldu. Bugünün markalarına da hep şunu söyledim; eğer biz stant komşumuzla merhabalaşabilirsek, paylaşabilirsek büyüyebiliriz. Muhabbet el ele tutuşmayı getiriyor, el ele tutuşmak birlikteliği getiriyor, birliktelik güç getiriyor, güç iste başarıyı getiriyor.
Pek çok butiğin markalaşmasına sebep oldunuz. Bu isimlerin sizden nasıl beklentileri oldu? Üretilen fikirler sizi besledi mi?
Kadın üretkendir. Fakat eli, gözü üretirken dili de üretiyor. Her yaratılmışın artısı var eksikliği var. Buna eksi demeyelim ama biz kadınlar konuşmayı, kafada üretmeyi, bir şeyin altında başka şeyler aramayı da çok seviyoruz. Bu benim önündeki en büyük engeldi aşamaları katederken. Tabii kimi fikirler beslemiş olabilir… Çoğu insan bazen benim sihirli bir değneğim olduğunu ve onlara dokunduğumda acayip bir şey olacaklarını düşünüyorlar. Ve bu beni gerçekten çok üzüyor. Bu durum da bulunduğumdan daha büyük bir sorumluluk yüklüyor bana. Ben başta çok giriyordum bu işe yardımcı olayım, ellerinden tutayım, hedeflerine yürürken onlarla beraber yüreyeyim diye… Sonrasında baktım çok yoruluyorum, kendi hedefimden sapıyorum. O zaman ben bir yaşam koçu olmadığımı fark ettim. Ben de bir girişimciyim, yolumda ilerliyorum ve ilerlerken de nerelerden beslendiğimi sosyal medya hesaplarımda onlarla paylaşıyorum.
BİR GÜN YAZLIKTA YER SÜPÜRÜYORUM, BİR GÜN LOCADA
JENNIFER LOPEZ İZLİYORUM
Sosyal medyada aktifsiniz. Özellikle İnstagram hesabınızdaki büyüme nasıl oldu?
Bir anda olmadı tabii ki. Ben yüz bini ancak üçüncü ya da dördüncü senede yakaladım. Şimdi bakıyorsun üçüncü dördüncü ayda yüz bin takipçisi var insanların. Böyle bir şey olamaz. Özgün bir iş yapacaksın, sürdürülebilirliğin olacak, o süreçte insanların güvenini kazanacaksın ki sen artık güvenilir bir insan olarak kabul görebilesin. Bir senede bir milyonluk sayfalar var böyle bir şey mümkün değil… Zaten bu tip kandırma ile yapılan işlerin uzun soluklu olmayacağını biliyorum.
Kendi hesabıma gelince, orası benim şahsi bir projemdir. Hep egolu insanlar gördüm hayatımda. Anneannemden aldığım idolle hayatın ego sevmediğini, hayatın kısa olduğunu, çok paranın da insana bir şey getirmediğini bilincinde oldum. Bunu söylemek istedim her zaman insanlara. Çok paran olması bir şey ifade etmeyecek, çok güzel olman da bir şey ifade etmiyor… Elindekinin güzel olduğunu bilmek, elindekiyle mutlu olmak, kompleksiz tatlı bir hayatın bilincinde olmaları ile alakalı bir proje benimki. Yani anneannemin hayat modeli… Rahat olmalı insan, mesela kışlık domates yapıyorum onu da gösteriyorum. Bunu yapıp saklayanlar da var, niye saklıyorsun ki? Utanma; sen ol, rahat ol…
Uçlarda yaşıyorsunuz hayatı… Kışlık domates yapan Zehra, ertesi gün Jennifer Lopez konserini locadan izleyen Zehra… Evet, çok dengesiz bir hayat yaşıyorum. Ya çok dipteyim ya çok üstte… Dün yazlıkta yer süpürürken bugün üç yüz on milyarlık milyarlık bir locada Jennifer Lopez izledim. Bunun arasındaki dengeyi kurmak zor. Bazen beni temizlik yaparken görünce bulunduğum konumu sonra bana yakıştıramıyorlar. Sen bir AVM patronusun, kendine gel diyorlar… Bazen de ağır mı olsam acaba diyorum, o da olmuyor… Madem sosyal medya kullanıyoruz, madem o insanların hayatlarına bir şekilde girmişiz onlar da doğrularını buraya yazsınlar. Zaten bizim amacımız, projemizin çıkış noktası neydi: Muhabbet. Eğer birbirini kırmadan tatlı eleştirilerle gelirlerse, hepsi başım üstüne. Sayfada bir muhabbet kurulabiliyor, bu da benim için bir artıdır. Biz burada hayatı vermeliyiz.
VİZYONLU VE ÖZGÜN İŞLER YAPMAK LAZIM
Sizi örnek alanlara neler tavsiye etmek istersiniz?
Kilomu, yemek yeme rahatlığımı örnek almasınlar… Vizyon beslemeyi örnek alabilirler. Mesela ben sezonda mağazaları gezerim; kim ne yapmış, hangi renkler var, neler koymuşlar bakarım… Dolce Gabbana koleksiyon çıkarmış, neden yapmış bu koleksiyonu diye düşünürüm. Düşünmek güzel bir şey. Şimdi çoğumuz düşünmekten uzaklaşıp ne varsa onu tüketir hale geldik. Vizyonuma daha ne katabilirim diye düşünürüm. Film izlerim, gazetelere bakarım, yurt dışı gezilerine gidebiliyorsam giderim, gidemiyorsam nerede ne varmış nerede ne yemek varmış okur Öğrenirim. Yemek bu arada benim için çok önemli. Çünkü benim için kültürün adı yemek. Yemekle beraber insan oranın kültürüne gider, o kadının giyimine kuşamına gider, o masadaki muhabbete gider… Sofranın hazırlanışı, çatalı bıçağı, sunumu vs. benim için çok önemli vizyon besleme yerleridir.
Saat 20:00’dan sonra telefona bakmayıp, tamamen çocuklarınızla olduğunuz doğru mu?
Evet, telefona bakmam… Bu bizim annemizin babamızın öğrettiği bir şeydi, çocukluğumdan biliyorum dokuzdan sonra kimse aranmazdı. Adabı muaşeret gereği, belli bir saatten sonra kimse kimseyi rahatsız etmemelidir. Bunu bilmiyor da olabiliriz, ama öğrenelim. Benim çocuklarım var, onlarla geçirmem gereken saatler var… Herkes saygı duymalı.
Çalışmak isteyen, sıfırdan başlamak isteyen bir sürü genç kızımız var. Başarılı bir iş kadını olarak neler tavsiye edersiniz onlara?
Hepimizin bir kapasitesi var, bir enerjisi var. Enerjilerimizi üretmeye kullanmamız gerekiyor. Çocuk bakmak zaten çok zor, bir eşle ilgilenmek onun isteklerine cevap verebilmek çok zor. Zaten enerjimizin yüzde 45’i bunları giderken yüzde 55 ile de bir Üretime yönlenirsek kadınlar olarak kafamızda hiçbir soru işareti kalmaz. Pamuk gibi diğer sorumluluklarımıza da ulaşabiliriz diye düşünüyorum. Bu enerjimizin yüzde 5’lik kısmını yönlendireceğimiz girişimci ruhunda da; vizyon ve özgün olmak önemlidir. Onun bunun yaptığına bakmaktan ziyade, tabii ki ilham alacağız tabii ki vizyonumuzu besleyeceğiz ama özgün olmak adına yüce Yaradanın yarattıklarından, o sonsuz hikmetten yararlanmak bize daha iyi gelir diye düşünüyorum.
Çok konuşuldu, çok tartışıldı. ZerujPort AVM’yi açmaya nasıl karar verdiniz? Evet, ezanlı AVM dediler, erkek giremez dediler… Peki, muhafazakar AVM olayı nasıl gelişti?
Dubai’de Emirates Mall’da yürüyordum. İçeride ezan okunuyor ve Christian Louboutin mağazasının önünde adamın biri namaz kılıyordu, bundan çok etkilendim. Bizde olsa ne yapıyor bu adam derlerdi. Öyle bir is yapmalıyız ki bizim Ülkemizde de hem dinimizi tatlı tatlı yaşayalım, Örnek gösterilelim, içinde bulunduğumuz mekanlar yaşamımızda engel olmasın hem de modern, çok çağdaş olmalı dedim.
Festivaller vasıtasıyla artık markalar oluşmaya başlamıştı, yıllarca marka oluşumunda çok büyük emekler sarf ettik. Bu markalarımızın da somut halde perakende mağazalarında olması gerekiyordu. Üzerine modifiyelerimiz oldu; içeride ezan da okunsun, genelde muhafazakar kadınlar caddelerden bölük pörçük şekilde epey yürüyerek alışveriş yaparlardı, her şey bir arada olsun dedik, kadınlar alışveriş yaparken çocukları da bir yerde güven içerisinde bulunsun, esleri de rahat rahat bir yerde oturup kahvelerini içsinler dedik. Kadın, kadın olduğunu biraz hissetsin istedim. Her kadın bir yerde kendine mutluluk bulsun diyerekten AVM projesi gerçekleşti. Çok şükür, şu an yüzde 100 doluluk mevcut.
ANADOLU YAKASI’NA ZERUJPORT AVM GELİYOR
ZerujPort AVM başka yerlerde de olacak mı, hazırlıklarınız var mı?
Evet var. Aslında sürprizdi ama ilk kez Aysha Dergi’ye Özel açıklamış olayım. Anadolu Yakası’nda ikinci bir ZerujPort AVM için hazırlıklarımız var. Hiç hırsa kapılmadık, zor bir dönemde açıldık ama önümüzü görmeyi hedefledik. 3 sene kendimize bir süre koyduk. Bir işi başlatmak kolay ama onun sürdürülebilir olmasını sağlamak zor. Elhamdulillah kendi çapında tatlı tatlı sürüyor, bir buçuk sene oldu.
Anadolu’ya açılmayı düşünüyor musunuz?
Evet, düşünüyoruz onu da. Ama Zamanla, yavaş yavaş, hazmederek, önümüzü görerek… Aslında hedefimiz Avrupa… Zeruj Festival’in çıkış noktalarından bir tanesi de Ortadoğu’da İstanbul’un moda başkenti olmasıydı. Bu konuda çok adımlar attık. Şimdi İnsallah Avrupa’da da Türkiye’nin, Türk tasarımcılarının gücünü göstermek istiyoruz. Avrupa’da festivaller, sonrasında Avrupa’da AVM’ler ve bu süreçte de global bir modest designer çıkarabilmek…
İhtiyaçlar belirliyor. Muhafazakar modanın çıkış noktası sosyal medya aslında. Sosyal medyada insanların interaktif bir muhabbeti var, o muhabbetle beraber insanların ihtiyaçları yani muhafazakar modanın çıkış noktası ve belirleyicisi tüketicisidir. Aslında muhafazakar modayı belirleyen influencer’i bu işin, tüketiciler. Kanaat önderliğini de markaları da herkesi yönlendiren tüketicidir. Herkesi çok seviyor, başarılı buluyorum, herkesi tebrik ediyorum. Ama benim de tabii ki çok beğendiğim top’larım var.
En sevdiğim 3 designer: Hilal Oğuzkan, bence özgün tasarımları var. Kevser Sarıoğlu, designer değil ama bir çizgisi var. Vizyonuyla bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bir de cesur olduğu için, büyük bedene yer verdiği için Merve Dağlı diyeceğim.
En sevdiğim 3 marka: Senna Design, Manila ve Armağan. En sevdiğim 4 influencer: Hülya Aslan, Sena Sever, @ilaveten ve @bbtlb.
Tarzınızla ilgili çok eleştiri aldınız bir dönem. Aşıldı mı o konular?
Ben cevabımı verdim aşıldı. Tesettürlü değilim, tesettür böyle olmaz. Ben o kaidelere uyamıyorum, o sebeple tesettür konusunda örnek alınacak bir giyimim yoktur.
Neler dinler, neler okursunuz?
Vallahi ben kozmopolit bir insanım, her türü dinlemem lazım. Pop da dinlerim, slow da arabesk de… Ama ruhumun en çok sevdiği sanırım pop müzik, enerjik şarkılar.
HAYAT HEP KEŞFEDİLESİ BİR YER
İki tane kız çocuğunuz var, Şeker ve Şirin… Anne Zehra nasıl biridir?
Evet, kızlarımın biri 7 biri 11 yaşında. Anne olmayı bir kelime ile ifade etmem gerekirse feda etmek derdim. Uykuyu, vücudunu, hobilerini, zamanını, bazen arabanı, her şeyi zevkle feda etmektir.
Aslında az çok takipçilerimin de fark ettiği durumlar yaşadım. Bugün açık yüreklilikle; kadınlara, girişimcilere, gençlere benim kitabımdan bir örnek olsun diye şunu anlatmak isterim. Bu işlere başladığımda şöyle bir hikaye yaşadım; eşimle kötü bir Zaman geçirdim. Eşim bir hata yaptı, her kadının başına gelebilir. Bir aldatılma maceram oldu. Bu durumu öğrendiğim zaman, hayatımda başka bir kadının hikayesine daha tanık oldum. Yanımızda çalışan yardımcımın görümcesi de benimle aynı durumu, aynı zaman dilimi içerisinde yaşamıştı. Onun da iki çocuğu vardı ve acı bir şeklide hayatına son verdi. Aynı şeyleri, aynı durumda yaşayan iki kadının hikayesiydi bu… Onu kaybettik, ben ise bugün bulunduğum konuma geldim.
Çünkü ben devam etmeye karar verdim, biri hayatından vazgeçti, belki birileri boşandı… Eğer bu hikayeleri bir toplarsak, şer bildiğimiz bazen hayır da olabilir. Ben bir çocuğa verilebilecek en güzel gıdanın, en kaliteli kıyafetin, en bulunmaz oyuncağın anne babalı bir ortamda büyümesi olduğuna inanıyorum. Böyle inanmayanlara da saygı duyuyorum. Ama ben anne olduktan sonra tek bir birey olduğumu düşünmüyorum, üç kalp taşıyorum. Alacağım kararları da tek kalp olarak vermemem gerektiğini düşünüyorum. Aldatmak, aldatılmak maalesef ilişkilerde yaşanabiliyor. Ama dünya durmuyor. Böyle düşünenlere Örnek olmak isterim. İncinen sandığım gururum, benim büyük gururumun yanında ne kadar bir parçaymış ki… Benim gururum o kadardan ibaret değilmiş bunu keşfediyorum. Hayat hep keşfedilesi bir yer, ben kendimdeki gururumu, yeteneğimi, içimdeki üretimi keşfettim.