Çocuğumun sorumluluklarıyla zoru var!

Sorumluluklarını bilen ve gereğini yerine getiren bir çocuk yetiştirmek her anne-babanın muradı. Ancak doğuştan gelmeyen bu duyarlılığı, çocuğa zamanında kazandırmak gerekiyor.

Anne-babalara “Çocuk yetiştirirken en çok hangi konuda zorlanıyorsunuz?” sorusu yöneltilse, en popüler cevaplar arasında “sorumluluk duygusu kazandırma” yer alır şüphesiz. Öyle ki “Çocuğum hiçbir sorumluluğunu yerine getirmiyor, vazifelerini yaptıramıyoruz!” şikâyetleri ile psikoloğa başvuranların sayısı hiç de az değil. Bu nedenle uzmanlar, sorumluluk duygusunu çocuklara vaktinde öğretmek gerektiğini söylüyor. Bu şuurun zamanında kazandırılmaması halinde ise, kişiyi ilerleyen yaşlarda çeşitli problemler bekliyor. Sosyal uyumu yakalayamama, birilerine bağımlı olma, hatalarından ya da karşılaştığı problemlerden ötürü başkalarını suçlama ve eşler arasında sorumluluk çatışması, bunlardan yalnızca birkaçı.

Çocuğa sorumluluk duygusu nasıl öğretilir?

Yaygın tanımlarından birinde sorumluluğun üç sacayağı, “Kişinin yapması gerekenleri bilmesi, yerine getirmesi ve sonuçlarını sahiplenmesi” olarak sıralanıyor. Kapsamı bu genişlikte olan sorumluluk duygusunun eksik kalması halinde yaşayacağımız problemler de bu nispette artıyor. Uzmanlar, sorumluluk konusunun sağlıklı ve ruhsal dengeye sahip bireyler yetiştirmede temel yapı taşlarından biri olduğuna dikkat çekiyor. Çünkü bu bilincin oturmadığı bireylerde ileriki yaşlarda ciddi sorunlar yaşanıyor. Bu nedenle de çocuklara geç kalınmadan bu şuurun aşılanması şart. Pedagog Seda Ekici, “Çocuk, eğer ödevlerini sürekli birilerinin hatırlatmasıyla yapıyorsa, hatalarından ötürü başkalarını suçluyorsa, kendisine verilen vazifeleri yerine getirmiyorsa, üzerine düşen görevlerin farkında olmadığı gibi başkalarının yapmasını bekliyorsa muhakkak bir sorumluluk problemi vardır.” diyor. Böyle bir durumda daha fazla vakit kaybetmeden çocuğa sorumluluk eğitiminin verilmesini tavsiye eden Ekici, çözüm olarak da görev verilmesi gerektiğini belirtiyor. Ancak verilecek görevin çocuğun yaşına, cinsiyetine ve gelişimine uygun olması lazım. Örneğin, 7 yaşındaki çocuğa sofra kurmak, odasını toplamak, ödevlerini kendi başına yapmak, alışverişe yardım etmek gibi görevler verilebilir.

Ekici’ye göre çocuğa ilk etapta vazife yüklerken bunu neden yapması gerektiği de açıklanmalı. Böylece çocuk, bu davranışı bir ihtiyaç olarak görmeye başlar. Gerekliliğini kabullenmeden değişime zorlandığında ise yapması gereken şeyi benimsemeyeceği için sorumluluk duygusu yerleşmez. Pedagog Ekici, ‘görev tanımı’ olarak da ifade edilen sorumlulukların doğru ve tam olarak çocuğa ifade edilmesinin oldukça önemli olduğunu hatırlatıyor. Çünkü bazen ebeveynler, çocuklarından yapmadıkları şeyler nedeniyle serzenişte bulunurken, çocuklar o iş yada işleri yapmaları gerektiğinden haberdar bile olmayabiliyor. Bu noktada anne-babaların evladından sorumluluklarını yerine getirme beklentisine girmeden önce görev tanımını ona tebliğ etmesi gerekiyor. Çocuğun bu süreçte özendirici, teşvik edici, cesaretlendirici davranışlarla desteklenmesi halinde ise bu duygunun yerleşmesi daha kolay oluyor. Seda Ekici, görev takibi yapılarak çocuğun bu konudaki gelişiminin gözlenmesi gerektiğini ancak bunu yaparken küçüğü fazla sıkmamaya dikkat edilmesini istiyor. Yani ne aşırı ilgi gösterilmeli ne de çok ilgisiz kalınmalı. Gerekli adımların atılmasına rağmen çocuğun halen sorumluluklarını benimsememesi halinde uzman yardımı alınması ise hayati öneme sahip. Çünkü bu konuda zaafı olan bireyler, ileriki yaşlarda evlilik, iş ve sosyal hayatında ciddi sorunlarla karşılaşabiliyor.

Aşırı korumacı ya da serbest yaklaşmayın

Psikolog Münevver Çelik, anne-babaların çocuk yetiştirirken sergiledikleri iki uç yaklaşımı ‘aşırı koruyucu tutum’ ve ‘aşırı otoriter ve baskıcı tutum’ olarak açıklıyor. Aşırı koruyucu yaklaşım sergileyen ailelerin en büyük hatasını, “yardım ediyorum” derken çocuğun sorumluluğunu tamamen üstlenmeleri olarak ifade ediyor. Buna en yaygın örnek olarak ise okul ödevlerini veriyor. Anne-baba, yardım etmek adı altında çocuğun okul ödevlerini yapmakla ona yarar sağlamaktan çok zarar veriyor. Çelik, ayrıca sınavlara hazırlanan öğrencilerin “daha fazla ders çalışabilsin” diye tüm işlerden soyutlanmasının da yanlışlığına işaret ediyor. Çünkü bu tutum, onları farkında olmadan sorumluluklarını başkalarına yüklemeyi öğretiyor. Böylece çocuk, büyüdüğünde de sorumluluklarını başkasının yapmasını bekliyor ve hatalarının sonuçlarını kabullenmediği gibi başkalarını suçluyor.

Aşırı otoriter ve baskıcı tutum sergileyen anne- babalar ise çocuk üzerinde fazlaca baskı kurduğu için küçük, hem kendine güven duyamıyor hem de kendini bir otoriteye bağımlı hissediyor. Çünkü ailesi tarafından davranışları sürekli kontrol edilen, eleştirilen ve standartlara zorlanan çocuğun kendi başına bir şeyleri başarabileceğine dair güveni gelişmiyor. Bu sebeple evladımızın da bir birey olduğunu, bizim kadar onun da hata yapma hakkının olabileceğini düşünerek hareket etmeliyiz.

Psikolog Münevver Çelik, çocuk yetiştirirken sergilenecek en doğru tutumun ise ‘eşitlikçi ve demokratik yaklaşım’ olduğunu şöyle anlatıyor: “Bu tutuma sahip anne-baba çocuğuna insan olarak saygı gösterdiği için çocuk, hem kendini hem de sorumluluklarını kolayca üstlenir.” Ancak, eşlerin çocuğa karşı tutumlarında tutarlı olmaları da oldukça önemli. Çünkü ebeveynler farkında olmasa da aralarındaki tutarsızlık çocukların gözünden kaçmıyor. Böyle bir durumda küçük, ne şekilde davranması gerektiği konusunda ya bocalıyor ya da bu durumu sorumluluktan kaçma olarak algılayıp kendisi de öyle davranıyor. Dolayısıyla anne-babaların, çocuğun sorumluluklarını sahiplenmesi için hem kendi içinde hem de birlikte hareket ederken tutarlı olmaları elzem.

Hazırlayan: Yemliha Toker

Ayşe Özgün

Moda ve alışveriş kategorilerinde trend stiller ve markalardaki indirimler, kampanyalar hakkında bilgiler sunar. Sağlık uzmanı olan editörümüz uzmanlaştığı alanlarda farkındalık yaratmayı hedefliyor. İletişim: ayse.ozgun@aysha.com.tr

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın

yazılım