Bu süreçte çocuk eğitimi ile ilgili eksiklerimizi tamamlayabiliriz…
Okul zamanı çocuklarla ilgilenmek için vakit bulamıyoruz. Şimdi onlara vakit ayırmak için iyi bir fırsat doğdu… İşte çocuk eğitimiyle ilgili bazı önemli maddeler… Bu maddeler ile iş temposundan göz ardı ettiğimiz eksikleri, bu tamamlayabiliriz…
Salih Uyan
Eğitimci- Yazar
1- Eğer çocuğunuz, ondan sürekli bir başarı beklentisi olduğunu hissederse kaygı seviyesi artar. Çocuğunuza, ona karşı duyduğunuz sevginin herhangi bir şarta bağlı olmadığını söyleyin. Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin, sevgi de kayıtsız şartsız çocuklarındır.
2- Cömert olmak, yardımsever olmak gibi özelliklerinin sizi okul başarısından daha fazla gururlandırdığını arada bir hatırlatın. Çocuğun bütün hayatını 100 puan üzerinden değerlendirmeyi bırakıp, ileride iyi bir insan olması için karşınıza çıkan fırsatları değerlendirin. Matematikten zayıf aldığında, harçlığıyla yoksul bir aileye hediye alması için teşvik ederek kendisini iyi hissetmesini sağlayın.
3- Çocuğunuzdan her zaman en iyi olmasını istemediğinizi, ama yeni şeyler öğrenmesini beklediğinizi vurgulayın. Bir sınavdan tam not aldığında, “Harika, işte yüksek bir not daha aldın,” demek yerine, “Bu zor konuları öğrenmek için çok çalıştın ve başardın, tebrikler,” demeyi tercih edin.
4- Çocuğunuzun, herhangi bir sınavdan 100 almadığında kendisini aptal gibi hissetmesini önlemek için bir şeyler yapın. Hayatta her şeyin nottan ibaret olmadığını, bütün notları zayıf olsa da güçlü bir karaktere sahip olmasının daha önemli olduğunu söyleyin. Veli toplantısında sınıf birincisinin annesini kıskanmayın. Çocuğunuzu öyle bir sevip koruyun ki, bütün birinci anneleri sizi kıskansın.
5- Çocuğunuzun hata yapmasına izin verin. İstediğinde yardım edin ama ödevini veya başka bir işi çocuğunuzun yerine siz yapmayın. Sizin yardımınız olmadan çocuğunuz eksik ve hatalı da olsa bir işi bitirdiğinde, hatalara yoğunlaşmadan onu takdir edin. Böylece hem her zaman mükemmel olmak zorunda olmadığını öğrenir, hem de öz güveni gelişir.
6- Her zaman hata yapabileceğinin farkında olan kişiler özür dilemeyi bilirler. Öğrenciniz de olsa, çocuğunuz da olsa bir hata yaptığınızda özür dilemekten çekinmeyin. Anne ve babasından “özür dilerim” cümlesini duyan çocukların bilinçaltında, hata yapmak normal bir eylem olarak kodlanır.
7- Çocuğunuz sınavdan başarısız olduğunda, onu teselli edeyim derken tamamen batırmayın. Mesela, “Üzülme evladım, eminim bir sonraki sınavda 100 alırsın,” demeyin. Bu tür yorumlar çocuğunuzun üzerindeki baskıyı artırır. Bunun yerine notun önemli olmadığını ama öğrenmesi gereken konular için biraz daha gayret etmesi gerektiğini söyleyin.
8- Çocuğunuzu, kendisinden daha başarılı arkadaşlarıyla kıyaslama hatasına düşmeyin. Eğer düşerseniz, onların da sizi müdürünüzle veya sizden daha çok kazancı olan kişilerle kıyaslamasına kızmayın.
9- Mükemmel olma dürtüsü çoğu zaman okuldan kaynaklanır. Bu yüzden çocuğunuzun okul ve derslerin dışında başka şeylerle de ilgilenmesini sağlayın. Çocuğunuzun kendisini iyi hissettiği ve eğlendiği etkinlikler planlayın. Hiçbir şey yapamıyorsanız, bir hafta sonu evdeki bayat ekmekleri alıp birlikte bol köpek olan bir yere gidin ve hayvanları besleyin.
10- Birlikte, defalarca başarısız olmasına rağmen yılmadan çalışmaya devam eden ve sonunda başarılı olan kişilerin gerçek hikâyelerini okuyun veya seyredin. Gerçek hayatlar kesinlikle çocuğunuz üzerinde “Hatasız kul olmaz,” nakaratından çok daha etkili olacaktır.
ÇOCUKLARIN ÖFKE NÖBETLERİYLE BAŞA ÇIKABİLMENİN 12 YOLU
Okul öncesi dönemde hemen her çocuk zaman zaman öfke nöbetleri yaşayabilir. Yani sebepsiz yere bağırır, çağırır, hatta sağa sola kafa bile atabilir. Anne babalar da bu tür durumlar yaşandığında, “Bu yaşta bu sinir normal mi ya?” diyerek endişelenirler.
Uzmanlar normal olduğunu söylüyor. O yüzden lütfen çocuğunuz öfke nöbetine girdiğinde fazla ciddiye alıp, “Çocuk şimdi böyleyse, ileride kim bilir ortalığı nasıl dağıtır?” diyerek bunalıma girmeyin.
Veya çok hafife alıp, “Sinirini yerim senin, nasıl da sinirlenirmiş benim aslanım!” diye olayı tiyatroya çevirmeyin.
Bunun yerine öfke nöbetlerinin tekrarlamaması için neler yapılması gerektiğini araştırın. Mesela aşağıdaki 12 önemli tavsiyeyi okuyun ve uygulamaya çalışın!
1- Çocuğunuzun çok zevk aldığı ama devam edemeyeceğiniz aktivitelere hiç başlamayın. Mesela çocuğunuz sırtınızda gezmekten çok hoşlanıyor. Eğer çocuğu en az 5-10 dakika sırtınızda gezdiremeyecek kadar yorgunsanız, maceraya hiç başlamayın. Çocuğu sırtınıza alıp on adım attıktan sonra en yakın koltuğa bırakmayın yani. Eğer böyle yapıyorsanız çocuğun bağırıp, çağırarak ortalığı inletmesi normaldir. Çok sevdiğiniz bir tatlıyı hayal edin. Önünüze bir tepsi bu tatlıdan koysalar, sonra da nohut kadar bir parça verip dolaba kaldırsalar kendinizi nasıl hissederdiniz?
2- Çocuğunuz aç, yorgun veya uykusuzken iddialı etkinliklerde bulunmayın. Aç veya uykusuz bir çocuk zaten öfkelenmek ve bağırmak için bahane arar. Bu tip durumlarda en iyi şey çocuğu kendi haline bırakmak veya kitap okuma türünden sakin etkinlikler yapmaktır. Uykusu gelmiş çocuğunuzla koridorda top oynamaya kalkmayın mesela! Mutlaka bir bahane bulup ağlamaya başlar. Siz niye ağladığını bulmak için kafa yorarsınız. Topu değiştirirsiniz, bilerek gol yersiniz vs. Ama hiçbiri işe yaramaz. Çünkü konu topla değil, uykuyla ilgilidir.
3- Eğer çocuğunuzun sinirlenmeye başladığını fark ederseniz, sinirlenmesine sebep olan her neyse unutturmaya çalışın ve dikkatini başka bir şeye çekin. Mesela çocuğunuz resim yapıyor ve kalemin ucu sürekli kırıldığı için kendi kendine sinir yapıyor… Böyle bir durumda kalemin ucunu açmaya çalışmak yerine, onu resimden uzaklaştırın. Mesela bir dergi bulup içindeki hayvan resimlerine yoğunlaşmasını sağlayın. Çünkü sinir başladığında ne yaparsanız yapın önünü almak zordur. Dünyanın en sağlam kalemini bulup getirseniz de, çocuk bir şeyler bulup yine o konuyla alakalı sinirlenmeye çalışacaktır.
4- Çocukların öfke nöbetleri, genellikle yeni keşfettikleri bağımsızlığın sınırlarını keşfetmeye çalışırken oluşur. Yani çocuk ne kadar bağımsız olduğunu anlamaya çalışırken sizi imtihan eder. Yemek yeme konusunda ne kadar serbest olduğunu anlamak için ağzına tek lokma koymaz mesela. Böyle durumlarda çocuğa seçim hakkı tanımak en çok işe yarayan yöntemdir. Hiçbir şey yemek istemeyen bir çocuğa, bütün yemekleri yedirmek için anlamsız bir gayret içine girmek yerine, masadaki yiyeceklerden bir tanesini tercih etmesini isteyin. “Pilav mı yemek istersin, yoksa köfte mi?” diye sorun mesela. Bırakın çocuk birisini seçsin ve sadece onu yesin. İkisini de yemeyi reddederse bu kez, “Bir şey yemeden sofradan kalkarsan hemen yatmak zorunda kalırsın. Biraz yemek yiyip oyun oynamayı mı tercih edersin, yoksa hemen yatmayı mı?” şeklinde tercih sunmaya devam edin. Ama tüm taktiklere rağmen çocuk yemek yemeden kalkarsa mutlaka yatırın. Yoksa gayretleriniz boşa gider.
5- Bir sürü yol denemiş olmanıza rağmen öfke nöbetiyle başa çıkamıyorsanız, en iyi yöntem fiziksel olarak kendisine zarar verebileceği şeyleri ortadan kaldırıp kendi başına bırakmaktır. Eğer çocuğun sebepsiz yere ağlamasına sinirlenir ve ağlaması için ortada hiçbir sebep olmadığına dair onu ikna etmeye çalışırsanız, her şey daha kötüye gider. Çocuk bu açıklamalarınızı asla anlamaz ve karşılıklı olarak sinirlenmeye devam edersiniz. Bu yüzden hiçbir yöntem işe yaramazsa bırakın ağlasın. Bir süre sonra yorulup susacaktır. Ortalık sakinleştikten sonra oturup konuşmanız daha mantıklı olacaktır.
6- Çocuğununuz öfkelendiğinde sizin öfkelenmeniz kolaylaşır. Bu tür durumlarda kontrolü kaybedip daha sonra pişman olacağınız şeyler söylemeyin veya yapmayın. Eğer çocuktan daha fazla öfkelenir ve kontrolü kaybederseniz, daha sonraki ağlama krizlerinde hep aynı şeyi yapmak zorunda kalırsınız. Bu yüzden çocuğa limitlerinizin en uç noktalarını göstermeyin. Mutlaka ileriye yönelik atacak adımlar bırakın.
7- Çocuğunuzun siniri geçtiğinde yanına gidip bu durumdan hiç memnun olmadığınızı belirtin. Konuşmanın sonunda da, “Ama seni tebrik ediyorum. Bu kadar kısa zamanda ağlamayı kesip normale dönmen beni çok gururlandırdı,” türünden cümleler kurun. Sonra sarılın ve “Şu anda kendini iyi hissetmene çok sevindim,” deyin. Konuyu da fazla uzatmadan birlikte bir şeyler yapın.
8- Eğer çocuğunuz sinirliyken yumruk atıyor, tekme savuruyor veya sağı solu dişliyorsa sadece bu hareketler üzerinde durun. Yani sehpaya tekme atan bir çocuğa, “Niye böyle sinirlisin, derdin ne?” diyerek konuyu dağıtmayın. Sadece tekme atmasına yoğunlaşın ve onun hakkında konuşun. Çok sinirlense bile yumruk, tekme atmasının asla hoş görülemeyecek bir hareket olduğunu ve bir daha asla tekrarlamamasını söyleyin.
9- Çocuğunuz öfke nöbetindeyken onunla asla dalga geçmeyin. Mesela yüksek sesle ağlarken, şaşırtmak veya dalga geçmek için ondan daha gürültülü bir şekilde bağırarak ağlama numarası yapmayın. Çocuklar dalga geçildiklerini hemen anlarlar ve ciddiye alınmadıkları zaman kontrol altına alınmaları iyice güçleşir.
10- Çocuğunuz, istediği bir şey olmadığında öfke nöbetine giriyor ve sonunda istediği şeyi alıyorsa geçmiş olsun. Bundan sonra sinir krizlerinin artarak devam edeceğinden emin olabilirsiniz. Konu ne olursa olsun ağladığında veya ortalığı ayağa kaldırdığında istediği şeyi elde edemeyeceğini öğretin. Eğer pes ederseniz, her seferinde daha da uzayan öfke nöbetleriyle yaşamaya alışmanız gerekir. Öyle hareket edin ki, çocuğunuz ağlayarak veya bağırıp çağırarak bir şey elde edemeyeceğini net bir şekilde öğrensin.
11- Kalabalık ortamlarda çocuğunuzun sinir krizine girmesi ve ortalığı inletmesi bazen utanç verici olabilir. Ancak böyle bir durum olduğunda, asıl önemli olan şeyin çocuğunuz olduğunu unutmayın ve kalabalığın nasıl tepki vereceğini düşünmeyin. Veya kalabalıktan utanarak çocuğunuzun ağlayarak istediği şeyi yapmayın. Onu daha sakin bir yere götürerek sakinleşmesini sağlamaya çalışabilirsiniz. Bu arada sinirlenmeyin veya sinirlenseniz bile bunu çocuğunuza belli etmeyin. “Sen sakinleşene kadar burada beklemek zorundayız. Normale döndüğünde biz de yerimize dönebiliriz,” deyin ve sakin bir şekilde bekleyin.
12- Çocuğunuz sadece ağlama krizine girdiğinde sizin ilginizi çekebildiğini öğrenirse de işiniz zor. Yani normal şartlarda elinizde cep telefonuyla takılıyor ve çocuğunuzla hiç ilgilenmiyorsanız ama avazı çıktığı kadar bağırmaya başladığında havalara atıp tutuyorsanız gelişmekte olan ebeveyn grubundasınız demektir. Böyle yaparsanız, çocuk ne zaman ilgi görmek istese bağırmaya başlar. Bu yüzden kriz gelmeden önce çocuğunuzla vakit geçirmeye çalışın. Bağırmaya başladığında tam tersine ilginizi azaltın.
HER ŞEYE HAYIR DİYEN ÇOCUKLAR İÇİN 10 HAYIRLI NASİHAT
Çocuklarımız büyürken değişik dönemlerden geçiyorlar. Bu dönemlerin özelliklerine göre anne babalar da farklı imtihanlardan geçiyor. Ama bu imtihanların en çetini galiba çocuğun “hayır” kelimesini öğrendiği dönemlere denk geliyor.
Bu sihirli kelimeyi iki ya da üç yaşında öğrenen çocuklar, kendisine yöneltilen bir cümle duyduklarında, henüz cümlenin anlamını beyinlerinde analiz etmeden tak diye itiraz etmeye başlıyorlar.
Bir arkadaşım anlatmıştı. Bir yolculuk esnasında çocuk ne denirse “yapmıycam, etmiycem” diye itiraz ediyormuş. Anne baba da çocuğun bu psikolojiden kurtulması için ilgisini dağıtmaya çalışıyorlarmış. Bir ara yol kenarında gördükleri jandarmayı göstererek, “Bak oğlum, Jandarma,” demişler. Çocuk da “Jandarcam işte jandarcam,” diye itirazı koyuvermiş.
Bu durumla baş etmek için anne babalar farklı yollar deniyorlar. Ama bu yolların birçoğu maalesef doğru olmuyor.
Mesela ben, çocuğun her şey hayır dediğini fark kedince, bir sürü sıkıcı şeyin arasında, “Dondurma ister misin?” gibi bir cümle söylüyordum. Çocuk itiraz refleksiyle buna da “hayır” dedikten sonra birden gözlerini açıp, “İsterim, isteriiim,” diye bağırıyordu.
Ben de “Geçti artık, hayır dedin bir kere,” falan deyip gıcıklık yapıyor ve intikamımı alıyordum.
Siz de böyle bir dönemden geçiyorsanız ve içinizden benim gibi gıcıklık yapmak geliyorsa, sakın yapmayın! Hayırlı evlat yetiştirmek istiyorsak, en “hayır”lı dönemlerinde biraz sabırlı olmak lazım!
Uzmanlar her şeye itiraz eden çocuklara nasıl davranılmasıyla ilgili bir sürü şey söylemişler. Bunlardan gerçekten hayat kurtarıcı olan 10 tanesini sizler için yazıyorum.
1- Çocuğunuz sürekli bir şeylere itiraz ediyorsa mutlaka bir nedeni vardır. Bu yüzden çocuklarınızın her şeye itiraz etme durumundan kurtulması için yola çıkarken, bir ön çalışma yapın. Bir hafta boyunca çocuğunuz bir şeye itiraz ettiğinde üç şeyi not alın. İtiraz etmeden hemen önce kendisine ne dendi? Çocuk itiraz ettikten sonra siz ebeveyn olarak ne yaptınız? Yaptığınız şey olayların gidişatını değiştirdi mi?
2- Bir şeylere sürekli itiraz eden çocuklar duygusal olarak zor zamanlardan geçiyor olabilirler. Özellikle kendisine tam olarak açıklanmayan belirsiz durumlar varsa, zihinlerinde uçuşan onlarca soru işareti minikleri çok yorabilir. Ve bu yorgunluklar birikip “hayır” kelimesiyle gün yüzüne çıkar. Bu yüzden çocuğunuzun duygusal dünyanızı iyi araştırın. Her gün zihninde tekrarlayan sorular olup olmadığını öğrenmeye çalışın. Eğer cevap bulamadığı sorular olduğunu fark ederseniz mutlaka bu soruları çocuğun yaşına uygun olarak cevaplayın ve bu yükü onların omzundan alın.
3- Eğer çocuğunuza hemen yatağını toplamasını söylüyorsanız, çocuk “hayır” diyorsa ve siz bunun üzerine isteğinizden vaz geçiyor veya kendiniz topluyorsanız durum çok kötü. Çünkü çocuğa “hayır” kelimesinin hayattaki bütün sorumluluklardan kurtulmak için kullanılabilecek sihirli bir kelime olduğunu öğretiyorsunuz. Eğer böyle yapmaya devam ederseniz, çocuğunuzun itirazları her geçen gün çoğalacaktır.
4- Çocukların bir şeylere itiraz etmeleri, benlik duygularının güçlenmesine bağlı olarak sıklaşabilir. Artık farklı bir birey olduklarını ve karar süreçlerinde kendilerinin de olmaları gerektiğini hissederler ve bu yüzden her şeye itiraz etmeye çalışırlar. Bu durumu aşmak için en iyi yol çocuğunuza seçenekler sunmaktır. Mesela “yatağını topla” demek yerine, “Yatağını şimdi mi toplamak istersin, kahvaltıdan sonra mı?” diyebilirsiniz. Çocuk burada karar verme hakkını kullandığı için ve yapacağı şeye kendisi karar vereceği için hayır demekten vaz geçer. Deneyin görün, çok etkilidir.
5- Emir cümleleri yerine soru cümleleri kullanmak da benzer şekilde çok işe yarar. Mesela “Ödevlerini bitir,” demek yerine, “Ödevlerini ne zaman bitirmen gerekiyor?” diye sorabilirsiniz. Böylece çocuğunuza sorumluluğunu hatırlatmış olursunuz. O da konuya hâkim olduğunu göstermek için cevabı verir ve ardından muhtemelen ödevini yapmaya gider. Gitmezse artık ikinci yolu denersiniz.
6- Çocuğunuzdan bir şey yapmasını istediğinizde, bunu niye istediğinizi de açıklayın. Çocukların kafası büyükler gibi çalışmıyor gibi gözükse de, düşünce mekanizması aynıdır. Hiçbir mantığı olmayan şeyleri yapmalarını istediğinizi düşünebilirler. Mesela elinizi tutmasını isterken, “Elimi tut, böylece caddeden geçerken daha güvende oluruz,” cümlesini kurmaya üşenmeyin. İnanın uzun vadede çok işe yarayacaktır.
7- Çocuğunuza iş verirken adım adım bir süreç izlemeye dikkat edin. Mesela birçok çocuk için, “Odanı topla” çok karmaşık bir emirdir. Odayı toplamak için yapılacak 7-8 kalem şey vardır ve bunlar çocukların kafasını karıştırabilir. Yani yetişkinler gibi hemen organize olamazlar. Bu yüzden çocuklara “Odanı topla” gibi geniş bir görev vermektense, bu görevi bölümlere ayırmak çok işe yarayacaktır. Mesela, “Önce yerlere saçılmış şu oyuncakları bir topla bakalım,” diyebilirsiniz. Bu bölüm bitince ufak bir ödül de çok işe yarar. Arkasından, “Şimdi kitaplığını toparla,” diye devam edebilirsiniz. Böylece hem işler çocuğunuzun gözünde büyümez, hem de daha sistemli bir çalışma yapılmış olur.
8- Çocuğunuz gerçekten sinir krizine girmiş ve her şeye itiraz ediyorsa bir mola verin ve sakinleşmesini bekleyin. Biraz sakinleştikten sonra da karşınıza alıp konuşun. Ama konuşurken “Niye” soru kelimesini kullanmamaya özen gösterin. Çünkü buna konuşmak değil, hesap sormak deniyor. “Seni sinirlendiren şey tam olarak neydi?”, “Odanı toplamak mı seni bu kadar sinirlendirdi, yoksa başka bir problem mi var?” gibi gerçekten cevabını merak ettiğiniz soruları sorun. İletişim kurmaya başladığınızda problem de kendiliğinden çözülecektir.
9- Eğer her şeye itiraz etme problemini aşmak için her gün daha fazla vakit harcadığınızı fark ederseniz, bir uzmandan yardım isteyebilirsiniz. Bazen çocuğunuzla görüşen bir uzmanın tavsiyesi, sizin denediğiniz onlarca yoldan daha etkili olabilir. Veya şöyle de söyleyebiliriz; Uzmana para verdiğiniz için, beleşe nasihat veren büyüklerin sözlerinden daha etkili olabilir.
10- Çocuğunuzun itaatkâr olmasını istiyorsanız, siz de itaatkâr olun. Mesela önce kulluk vazifelerinizi gözden geçirin. Eğer yapılması gereken şeyleri tam olarak yapıyorsanız çocuğunuza kızmaya hakkınız var. Ama sizin de eksik gedik yönleriniz varsa, önce kendinizi düzeltin. Çocuk kendiliğinden düzelecektir.