Kennedy Ailesi denildiğinde cinsi latiflerin aklına tek bir isim geldiğine eminim hatta biraz daha ileri gidip ismini bilmeyenlerin dahi resmini bildiklerini iddia edeyim.
Kendi döneminin en güzel kostüm tarihi anlatıcısı Jacqueline Kennedy; zengin bir ailenin kızı olarak New York’ta dünyaya geliyor. Filmlerde gördüğümüz – enteresan bir kültürel hadise olan- şu tüm genç kızların aynı kıyafeti giydiği sosyeteye tanıştırılma partisinde; Jackie gazeteci Igor Cassini’nin köşesinde yılın en güzel genç kızı olarak geçer. Jackie’nin kostüm avantajı olmadan, güzelliğinin hakkını verdiğime göre gönül rahatlığıyla şıklığını anlatabilirim.
Jackie Kennedy’i birçok first ladyden ayıran şey, takip edildiği geniş kitle sayesinde modaya ciddi ve ticari olarak yön verme gücüydü. 1950 ve 60’ların tekstil üretimini etkileyen stilin, üzerinde durulacak çok fazla detayı var. Dönemin 2000’lere en uzak günlük kullanım aksesuarı, şapkayla başlayalım. Jackie’nin şapkaları “hap kutusu” benzetmesiyle tarif edilmiş. Güzel çikolata kutularını andıran bu şapkalar küt kesilmiş saçlara topuz yüksekliğinin havasını katıyor. Büyümüş de küçülmüş, bilmiş kız saç modeline şapkayla dişilik katmak Jackie’nin kıyafetlerindeki tüm şuhluğun balans ayarının özeti gibi. Aynı denge; elbiselerinin model ve kesimlerindeki seksapaliteyle, diz hizasında tuttuğu etek boylarında görüyoruz. Sade bir ceket, diz altı etek, düşük ökçeli ayakkabılar, minik şapka; büyük, yuvarlak hatlı ve koyu gözlükler ikonik Jackie resminin vazgeçilmez öğeleridir.
Dünyanın birçok ülkesinde hatırı sayılır bir popülarite sağlayan bu şıklığın arkasındaki en önemli isimlerden biri: Oleg Cassini. Cassini, John F. Kennedy’i başkan olmadan kısa bir süre önce Jackie için bir gardırop düzenledi. Başkanın göreve başlama töreninde giydiği meşhur ceylan derisi palto ve galada giydiği cübbe tasarımcının imzasını taşıyor. Jackie sonraki dönemlerde Channel, Givenchy ve Dior’la da çalışcak. Soğuk savaş döneminde eşini şıklığı ve güzelliğiyle negatif bakışlardan koruyan Jackie’nin gardırobu, başkanın yıllık maaşı olan 100.000 doların, 45.466 dolarına mal olmuş. Fiyatı makul göstermek adına hızla Jackie’nin mücevherlerine geçiyorum. Üç sıra inci, Beyaz Saray döneminin imzası gibi. En az inci kolye kadar bilinen Tiffany & Co tasarımı böğürtlen broşu ve daha sonra Jackie bilekliği olarak geçen Schlumberger’ın bilekleri zarif ve pahalı koleksiyonunun tipik parçalarından. Koleksiyon içindeki manevi değeri en yüksek olan parça ise Van Cleef & Arpels imzalı alyansı.
Jackie’nin zarafetin, entellektüel birikiminin ve gelişmiş estetik zevkinin şüphesiz siyasi bir değeri vardı. Yurt dışı gezilerindeki gardıropları, ülke liderleri ve halkları tarafından her zaman büyük ilgiyle karşılandı. Beyaz Saray’da düzenlediği davetler herhangi bir siyasi kampanyanın boy ölçüşemeyeceği düzeydeydi. Üniversite eğitiminin bir kısmını Fransa Sorbone’da alan Jackie, Beyaz Saray’a yerleştikten hemen sonra dekorasyon konusundaki zevkini tüm dünyayla paylaşma fırsatı yakaladı. Partilerde giydiği kolsuz, düz elbiseler ve dirsek üstü eldivenler onu Amerika’nın cazip yüzü yapmıştı.
Davet ve organizasyonlardaki şıklığı bir yana gündelik giyim tarzı da tüm detaylarıyla taklit edildi. Jackie kamu içinde kot giyen ilk first lady olarak tarihe geçti. Beyaz kemersiz kotu ve siyah balıkçı kazağıyla fenomen oldu. Bu kombinin devrimsel bir özelliği daha vardı: Jackie kazağını pantolonun içine sokmadan giyiyordu. Bugün kazağını pantolonunun içine sokmama özgürlüğüne sahip her kadının üzerinde Jackie’nin de hakkı var. Kennedy; çingene etekleri, yakası dökümlü ceketleri ve pantolon ceket takımları, Hermes eşarplarıyla “bir döneme damgasını vurdu” klişesine Channel takımları gibi cuk oturuyor.
Channel takımlarından bir tanesinin namı, hayatının en büyük trajedisinden doğdu. Lacivert süet çanta ve şapkayla tamamladığı bu pembe takım, suikaste uğrayan eşinin kanıyla lekelendi. Yüzü ve elbisesindeki kanı temizlemeyi “Ona ne yaptıklarını görsünler istiyorum.” diyerek reddetti. Hayatının en acı gününde bile kıyafetleriyle konuşmayı sürdürdü.
Jackie Kennedy tarzının evrenselliğinin, siyasi veya uluslararası arenadaki gösterişli varoluşundan kaynaklandığını sanmıyorum. Onu her yaştan ve farklı milletlerden kadınların takip etme arzusunun temelinde zarafet ve dişiliği sadece dengeyle değil müthiş bir uyumla yansıtmasına bağlıyorum. Bu yazıda bahsedilen hiçbir kıyafetin veya aksesuarın tek başına diğerlerinden ayrılan, yalnız Jackie Kennedy’e has olduğu söylenemez.
Olağanın özüne sadık kalarak parlatmak, Jackie’nin tarzıydı…