Bu tarz korkuların ve endişelerin adını ‘evham’ ya da ‘vesvese’ koyarız. Ancak ikisi arasında ince bir fark var.
Hepimiz düşüncelerimizi önemseriz. Fakat düşüncelerimiz iç sese dönüşüp bize sürekli korkular telkin ediyorsa evhamın boğucu dürtüleriyle dolu bir ruh hâli içine gireriz. Her şeyin kötüye gideceğini fısıldayan bu ses, durmadan felaket senaryoları yazdırır bize. Bindiği uçağın düşeceğini, yolculuk yaptığı arabanın kaza yapacağını düşünmek, sürekli kötü olaylar yaşanacağına dair fikirler oluşturmak gibi… Çevremizde bu durumun farkında olarak veya olmayarak yaşayan kişiler mevcut. Özel bir şirkette çalışan Ali Aslan bunlardan yalnızca biri. Her an ölüm korkusu yaşıyor, bırakın karlı havalarda yola çıkmayı, ufacık bir bulut kümesi bile uçağa binmesini engelliyor. Prizde takılı sandığı ütünün fişiyle yangınlar çıkarıyor kendi dünyasında! Kısacası gündelik yaşantısında karşılaştığı olaylar ile ilgili engelleyemediği endişe ve kuruntuları dört bir yanını sarmış hâlde. Bu durum kendisini zihnen ve bedenen yorduğu gibi, çevresindeki insanları da olumsuz etkiliyor. Hayatında gerginlik ve huzursuzluğa yol açıyor.
Bu tarz korkuların ve endişelerin adını ‘evham’ ya da ‘vesvese’ koyarız. Ancak ikisi arasında ince bir fark var. Hadis Profesörü Osman Güner bu farkı anlatırken, her ikisinin de insanın duygu ve hayal dünyasına tesir ettiğini vurgulayarak başlıyor söze. Kişinin hakikatlere ulaşmasını zorlaştıran, şüphe ve farklı hislere sebep olan dürtüler bunlar. Fakat aralarında adeta bir sebep-sonuç ilişkisi var. Şöyle ki, şeytanî dürtü ve telkinler, insan zihninde bazı yanlış düşüncelere sebep oluyor. Bunun sonucunda da vehimler, yani evham oluşuyor. Vesvese ise kelime manası itibarıyla fısıldama, kötü telkinde bulunma, karışık sözler söyleme, şüpheye düşme gibi manalara geliyor.
İlerleyen boyutu takıntı hastalığı
Uzman Psikolog Gülden Kılıç, bir miktar kaygının (yani evhamın) zararı olmadığını ancak bunun ilerleyen boyutunun takıntı hastalığına kadar gideceğini söylüyor. Evhamlı insanların olaylar karşısında çabuk kaygılanabileceğini belirtiyor. Bu kişilerin özelliklerinin kişiden kişiye değişebileceğine vurgu yapan Kılıç, evhamlı insanlarda genel olarak görünen özellikleri şöyle sıralıyor: “Kötü bir şey olacağı endişesine kapılır. Olayları hep negatif taraflarından görür ve hadiselere olumsuz taraflarından bakmaya meyilli olur. Durduk yere kaygı üretebilir. Yoğun bir endişe duygusu içerisindedir. Sık sık unutkanlık yaşar. Kalp çarpıntısı, sıklıkla mide ağrıları, baş ağrıları, kabızlık, vücutta çıkan cilt rahatsızlıkları ya da sedef tarzı hastalıklar görülebilir bu kişilerde.”
Kişilerin evhamlı olmaları sosyal ilişkilerini de olumsuz etkiliyor. Özellikle kendilerini ve çevrelerini kontrol etmeye çalışıyorlar. Ortak bir karar alındığı zaman hemen kendi fikirlerinin olması yönünde ısrarcı oldukları için bu durum ilişkilerini zedeleyebiliyor. Bu kişilerin kendilerine sorulan sorulara negatif cevaplar vermeleri de muhtemel. Kılıç, bu durumu şöyle örneklendiriyor: “Örneğin bir arkadaşı kendisiyle dertleştiği zaman ona pozitif yaklaşmak yerine olayın en kötü tarafından bakarak bir felaket senaryosu yazabiliyor. Bu da çevresinde negatif algılanmasına sebep oluyor. Tabii ki her kaygılı kişiyi bu şekilde gösteremeyiz ama bu kişiler bu karakter özelliklerine yatkın oluyorlar.”
Evhamın fazlası evliliği de etkileyebiliyor. Bazı kişilik yapılarında evhamlı olan taraf evliliği sürekli kontrol etmeye, karşı tarafın yaptığı iyiliği görmemeye ve hep kötü durumları görmeye eğilimli oluyor. Bunu da ‘Hata olmasın, her şey mükemmel olsun, sorun yaşamayayım.’ duygusu içinde yapıyor. Karşı taraf da ‘Ne yaparsam yapayım mutlu edemiyorum. Onun istediği gibi biri olamıyorum.’ hissini yaşayabiliyor. Bir süre sonra bu durum evlilikteki paylaşımı etkileyebiliyor. O yüzden evliliklerde de kişi kaygılı olduğunu fark edip, bunun ilişkiye zarar veren boyutunu görmeli. Fark etmezse ilişki zarar görebilir ve uzaklaşmalar olabilir.
Evham aşılabilir…
Evhamın aşılabileceğini ifade eden Uzman Psikolog Kılıç, öncelikle sebeplerinin anlaşılması gerektiğine dikkat çekiyor. Terapinin bunlardan biri olduğunu aktaran Kılıç, düzenli spor yapılması gerektiğini vurguluyor. Sporun, birtakım hormonlar salgılayıp kaygı seviyesini düşürdüğünü söylüyor. Evhamlı kişinin düşünce yapısını değiştirmesi gerekiyor. Özellikle bu durumdan dolayı uyuyamama, sürekli kötümser düşünme, kendini baskı altında hissetme, birkaç gün sonraki işi bile yapamama kaygısı varsa mutlaka psikoloğa gidilmeli. Çünkü kişi uzun zamandır bu kaygıyı bir tutukluk şeklinde yaşıyor ve fark etmiyor olabilir. Kaygıya yol açan düşünce yapıları vardır. Daha hafif düzeyde kaygıları olan kişiler temel bakış açılarını fark etmeli. Ve düşünce yapılarını değiştirmeli.
Tuvalet eğitimi sırasında baskı yapılmamalı
Evhamı birkaç nedenle açıklıyor Uzman Psikolog Kılıç. Bunlardan ilkinin çocukluk döneminde ya da daha sonraki dönemlerde yaşanan travmalar olduğunu kaydediyor. Bir başka sebep olarak da bu kişilerin sürekli mükemmeliyetçi yetiştirilmiş olabileceği üzerinde duruyor. Gerçeküstü beklenti içerisine giren, sürekli eleştiren, yargılayan ebeveynler de evhamlı olmada bir etken. Kaygılı ebeveynler genellikle çocuklarını 2-3 yaşlarındaki tuvalet eğitimi döneminde zorluyor. Çocuklarının temiz olması, tuvalet eğitimini hemen öğrenmesi konusunda fark etmeden, hatta ona iyilik yaptığını düşünerek bu dönemi baskıyla aşmaya çalışıyor. Bu tutum ise çocuğun ileride ‘zorlantılı kişilik’ denilen inatçı, cimri ve kaygılı bir birey olmasına sebep oluyor. Uzmanlar tuvalet eğitimi sırasında çocuğa baskı yapılmamasını özellikle vurguluyor.
Hazırlayan: Yemliha TOKER