Koronavirüs salgının tüm dünyayı etkisi altına aldığı bu dönemde beslenme ve bağışıklık sistemini koruma konusunda fazlaca bir bilgi kirliliği var. Koronavirüsün, grip virüsünden on kat daha bulaşıcı olduğunu ifade eden Dr. Ender Saraç, salgından korunmak için önerilerini ve ramazan ayında dikkat edilmesi gereken noktaları sıralıyor.
Hümeyra Zorlu
Ender Bey, insanların koronavirüsten korunması için siz ne önerirsiniz?
Koronavirüs ülkemize geç bir tarihte geldi. Dünyadaki diğer ülkelere göre ülkemizde hafif-orta seviyede seyir gösteriyor. Bu dönemde yapılması gereken en önemli koruyucu faaliyetlerden birincisi evde kalmak, ikincisi elleri su ve sabun kullanarak 20 saniye boyunca yıkamak, üçüncüsü ise bir metrelik sosyal mesafeyi korumak. Grip virüsü kolay bulaşan bir virüstür, KOVİD-19 ise grip virüsünden en az on kat daha bulaşıcı bir virüstür. Virüsün eve gelmemesi için ayakkabıların dışarıda çıkarılması çok önemli. Çünkü Çin’de yapılan bir araştırmaya göre Koronavirüs en fazla asfalt ve yolların üzerinde birikebiliyor. Koronavirüs ayakkabının altında serin bir yerde 9 güne kadar yaşayabiliyor. Dolayısıyla bizim adetlerimiz arasında da yer alan dışarıdan gelen kişilere kolonya ikramı ve ayakkabıların dışarıda çıkarılması ne kadar doğru uygulamalar olduğunun göstergesi.
Bağışıklık sisteminin güçlü olması salgın hastalıklar için önem arz ediyor. Bu dönemde beslenme tarzı nasıl olmalı?
Salgın hastalık döneminde bağışıklık sisteminin oldukça önemli. Bağışıklık sisteminin güçlü tutulması için narenciyeler; limon, portakal, greyfurt, çiğ yenilebilen taze yeşillikler; dereoto, maydanoz, kuzukulağı, roka, ıspanak, pazı, sivri biber, ekşi meyveler; kuşburnu marmelatı ve kivi gibi gıdalarda bulunan C vitaminin alınması çok önemli. Günlük olarak çinko ihtiyacının alınması için fazla tuzlu ve kavrulmuş olmayan kabak çekirdeği, antep fıstığı, kırmızı et tüketilebilir. Bu yiyeceklerde ve atıştırmalıklarda çinko oranı fazla olduğundan dolayı günlük olarak alınması gerekir.
Bağışıklık sistemini destekleyen mor renkli meyveler ve bunlardan elde edilen gıda takviyeleri tercih edilebilir. Bal kovanı içerisinde balın bozulmamasını sağlayan ve güçlü bir madde olan propolitin alınması bağışıklığı güçlendirir. Protein içeren yumurta, tavuk eti, işlenmemiş kırmızı et, Omega3 içeren yağlı balıklar, bezelye, süt, yoğurt, kefir, ayran, bakliyatlar; sarı, yeşil ve kırmızı mercimek, kuru fasulye, barbunya fasulyesi, nohut, organik soya fasulyesi, maş fasulyesi, börülcenin tüketilmesinde fayda var. Alkali bitki çayları olan yasemin çayı, rezene çayı, yeşil çay, kadınlar için ada çayı, erkekler için mate çayı, vücuda enerji veren maden suyu içilmesi beden sağlığı açısından önemli çaylardır.
Brüksel lahanası, brokoli, karnabahar, beyaz lahana ve kara lahana gibi kış sebzeleri; pırasa, soğan ve sarımsak üçlüsü oldukça yararlı. Ayrıca soğan ve pırasada bulunan kuersetin, alerjilere karşı iyi gelmesi ve doğal bir mikroorganizma öldürücü vazifesini görüyorlar. Taze sarımsağın tam zamanı olduğu şu günlerde üzerine bolca limon sıkılarak tüketilmesi halinde çok iyi bir koruyucu görevi görüyor.
Uzun süre evde kalarak güneş ışığından mahrum kaldık ve kalıyoruz. D vitamini eksikliği için neler yapılabilir?
Kendi sağlığımız ve toplum sağlığı için evlere kapandığımız bu dönemde, hava genellikle kapalı ve günler hala kısa iken D3 vitamininin balkon, teras veya bahçeye çıkarak beyaz tişört ile üşütmeyecek şekilde güneşten faydalanmak çok önemli. Dışarıya çıkılmadığından dolayı alınamayan D vitaminin süratle düşüyor bu durum da sağlık açısından çok sakıncalı. Dolayısıyla günlük bin ünite D vitamininin alınmasını öneriyorum. Çünkü D3 vitaminin yüksekliği sağlık açısından çok önemli. C vitamini, çinko ve propolit takviye olarak alınabilir. Hastalanma riski olanlar için Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı ve sertifikalı merkezde tıbbi ozon tedavisi yapılabilir.
Dezenfektan kullanımı nasıl olmalı?
Dezenfektan gibi kimyasal ürünleri kullanırken dikkatli olunmasında fayda var. Bu tür ürünlerde ağır metaller ve kimyasal oranı fazla olabiliyor. Sürekli olarak ellerde kimyasal ürünler kullanılması egzamalar oluşabiliyor. Bu dönemi evde kalarak, olumlu düşünerek, risk almadan önerilerin uygulanması bu dönemin daha az hasarla atlatılmasına neden olacaktır.
SAKİNLİK VE TEVEKKÜL BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE ÇOK DAHA İYİ GELECEK
Ramazan ayındayız… Koronavirüs salgını dönemi ve sonrasında oruç tutulurken 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanlar için risk var mı?
Ramazan ayında bu yıl koronavirüs salgınından dolayı bünyesi çok zayıf olan, aşırı derecede kansızlığı olan, 65 yaş üstü tansiyon, böbrek yetmezliği, karaciğer hastalığı, romatizma ciddi bir obezite sorunu, KOAH ve ileri derecede astımı olan kişilerin oruç tutmalarını ve dışarıya çıkmalarını çok önermiyorum. Bu tür hastalıkları olan kişilerin kendilerini iyi tanıyan dahiliye doktorlarından onay alarak oruç tutmalarında fayda var. Koronavirüs hastalığını yeni geçirmiş özellikle de dahiliye hastalığı olan veya yaşı ileri olan kişilerin bu yıl oruç tutması doğru olmayabilir.
Kişiler koronavirüs hastalığını geçirdikten sonra vücudun iki-üç ay nekahat dönemine ihtiyacı olabiliyor. Özellikle zatürre geçirmiş olanlar uzun bir nekahat dönemi geçirebilir. Bu kişilerin oruç tutmaları riskli olabilir dolayısıyla bağışıklık sistemi ve bünyeyi zorlamamaları gerekir. Doktorun onayıyla oruç tutulması çok daha iyi olacaktır.
Ramazan ayında sağlıktan ödün verilmemesi için nelere dikkat edilmeli?
Ramazanda yüksek karbonhidrat ve şeker ile beslenmemek daha doğru olur. Çünkü yüksek karbonhidrat ve şeker koronavirüsün üremesini destekleyebilir. Buna karşın bol protein, antioksidan, vitamin, çinko ve C vitamini ile beslenme tarzı daha sağlıklı olacaktır. Ramazanın manevi havasına girilmesi, sakinlik ve tevekkül bağışıklık sistemine çok daha iyi gelecektir. Çünkü korku, endişe ve panik bağışıklık sisteminin çökmesine neden olur.