“35 yaş altında bir yıl ve 35 yaş üstünde altı ay olarak belirlenen çocuk sahibi olamama oranı %15 den %20 ye çıktı.”
Tüp bebek için kapınızı çalanlar için öncelikle nasıl bir yol izliyorsunuz?
İlk başvuruda öncelikle çok iyi bir öykü alıyorum. Tıbbi geçmişleri, aile öyküleri, gerçekten ne kadar süredir ve doğru biçimde, doğru zamanlama ile bebek sahibi olmak için uğraştıkları ve cinsel yaşamları ile ilgili doğru bilgiler edinmeye çalışıyorum. Bu noktada çiftin mahremine sonsuz saygı ve sınırlarını koruyarak yaklaşmak ve paylaşımlarının gizlilik içinde yapıldığını bilmeleri çok önemli bir ayrıntıdır. İyi bir tıbbi sorgulamanın ardından jinekolojik muayene yapıyorum. Bu muayenede rahimin şekli, rahim iç dokunun dört boyutlu değerlendirilmesi, yumurtalıklarının incelenip yumurta rezervinin değerlendirmesini yapıp tetkiklere geçiyorum. Kadında yumurtalık rezervi, tiroid ve prolaktin hormonu değerleri ve tüplerin açıklığı veya patolojilerinin tanımlanabilmesi için ilaçlı rahim filmi istiyorum. Eş zamanlı olarak da erkeğin spermiogram sonucunu değerlendiriyorum. Tıbbi öykü, jinekolojik muayene ve ultrasonografi ve bütün tetkikleri bir araya topladıktan sonra çiftle mutlaka karşılıklı oturup tedavi gerekliliği, bu konuda hangi seçimleri yapabileceğimiz ve tedavide doğru sıralamayı anlatıyorum. Karar verirken çiftin hem erkeğin, hem de kadının katılımını sağlamak gerekiyor. Çiftin doğru kararı verdiğine kanıtlar ışığında inanması, istekle tedaviye başlaması ve tedaviyi doğru biçimde sürdürmesi için her ayrıntıya detayları ile hakim olması ve sürece inanması gerekiyor..

Tüp bebek tedavisi için hangi aşamalar gerçekleştiriliyor?
İlk aşamada kadının yumurtalık rezervine göre, jinekolojik muayenedeki özelliklere göre bir yumurtlama indüksiyonu protokolü belirliyorum. Kadına özel doğru protokolün değerlendirilmesi tedavi başarısının ilk aşamada en önemli ayrıntısıdır. Her kadına aynı protokolün uygulanması mümkün değildir, keza aynı yumurta uyarıcı ilaçların da verilmesi doğru değildir. Başarıya ulaşan yol her zaman titiz kararlardan geçiyor. Benim için tedavinin ön önemli anı bu kararı vermek aslında. Yumurtlama indüksiyonu yaklaşık 10-12 gün sürüyor. Yumurtalar uygun boyuta ulaştığında kısa bir anestezi altında yumurtaları topluyorum ve süreci embriyoloji laboratuvarına teslim ediyorum. Aynı gün spermin yumurta içine mikroenjeksiyonu gerçekleştiriliyor. Bu arada taze embriyo transferi yapacaksam rahim içi dokuyu hazırlıyorum. 3. veya 5. günde de embriyo transferini gerçekleştiriyorum. Transfer için eğer kadının özel bir tercihi yoksa anestezi gerekmiyor. Bazen tedaviyi yaptığımız siklus hiperstimulasyon ya da rahim içi dokunun uygunsuzluğu nedeniyle transfere uygun olmuyor. O zaman embriyoları dondurup bir sonraki ay ya da aylarda koşullar uygun hale geldiğinde rahim içi dokuyu hazırlayıp embriyo transferi yapıyorum.
Tedavi öncesinde ve sürecinde ne tür zorluklarla karşılaşılıyor?
Yumurtlama indüksiyonu sırasında zaman zaman yumurta gelişmeyebiliyor ya da yetersiz gelişim oluyor. Bu durumda öncelikle ilacın doğru uygulandığına emin olabilmek için mutlaka hasta ile ayrıntılı konuşup beraber uygulama yapıyoruz. Bazen seçilmiş olan ilaç hastada doğru cevabı oluşturamayabiliyor. Bu durumda tedaviyi durdurup bir sonraki ay hastanın doğru uygulamasından emin olarak ya da ilacı değiştirerek devam ediyoruz. Hastalarım bu süreç içinde her zaman tüp bebek hemşirem ve benimle bağlantı halinde oluyorlar.
Bazen yumurtalar erken çatlayabiliyor. Bunu engellemek için antagonist programda yumurtalar 13-14 mm civarına ulaştığında yumurta çatlamasını engelleyen ikinci bir ilaç ekliyorum. Uzun protokolde ise yumurta çatlamasını engelleyen ilacı zaten devam ediyor durumda oluyoruz.
Genç ve yumurtalık rezervi çok fazla olan hastalarda hiperstimülasyon sendromu denilen durum oluşabiliyor. Burada ilacın doğru doz seçimi, tedavi devamında dozu çok hafif düşmek, coasting, cabergolin kullanımı gibi önlemlerin yanı sıra, her şeye rağmen 14 yumurtanın üzerinde toplarsak ve östrojen düzeyi çok yükselmiş ise embriyoları donduruyorum ve o ay transfer yapmıyorum. Rahimi dinlendirip, hiperstimulasyon etkileri sonlandıktan sonra bir sonraki ay rahimi hazırlayıp transferi gerçekleştiriyorum.
Yumurta rezervi azalmış olgularda yumurta keseciklerinin içinden hiç yumurta çıkmayabiliyor. Ya da kadında rezerv çok azalmış veya sperm özellikleri çok bozulmuş olgularda embriyo döllenmesi ve bölünmesinde sorunlar görebiliyoruz. Bu durumda transferi gerçekleştiremiyorum. Her iki durumda da ilaç değerlendirilmesi ya da embriyoloji laboratuvarı açısından yeni bir yol haritası ve yeni yöntemler deniyoruz.

ÇİFTLERİN MAHREMİYETİ ÇOK ÖNEMLİ
Psikolojik ve ruhsal bakımdan nasıl yaklaşılmalı danışanlara?
Benim ve ekibimin en hassas olduğu nokta bu… Çiftler uzun süredir bebek sahibi olmaya çalıştıkları bir süre sonrasında zaten biraz çaresizlik hissi ile karşımıza geliyorlar. Tetkiklerin yapıldığı dönemde de sonucun ne olacağı endişesi ile gerginlikleri devam ediyor. Sonuçları değerlendirip karar verme aşamasında da keza aynı durumda oluyorlar. Ya da daha önce bir ya da birkaç defa tüp bebek denemesi yapmış ve gebelik elde edememiş oluyorlar. Çaresiz ya da yorgun hissettikleri bu yolculukta onları anlayan, ellerini sıkıca tutan bir ekibin varlığı yarışta onları hemen ön saflara geçiriyor. Endişe, korku ve çaresizlik hisleri büyük oranda azalıyor.
Tedavi sırasında bütün aşamalarda onlara düşen görevlerde hata olasılıklarını göz önünde tutarak, her zaman ulaşılabilir durumda kalarak bu işbirliğinin samimiyetle ve zaman kaygısı yaşamadan devam etmesini sağlıyoruz. Bence esas konu çifti mahremiyetinin sağlanması için azami çaba göstermek olmalı. Çoğu kadın ve erkek; ailesi, dost ve akrabaları ile süreci paylaşmak istemiyor. Bu durumda onların dert ortağı ve can yoldaşı biz oluyoruz. İstedikleri kadar ve izin verdikleri noktaya dek özel alanlarına girmek ve duracağımız yeri doğru belirlemek gerekiyor. Bu konu bence aile, akraba ve dostlar için de çok önemli.. Baskı ve sorgulanma, devamlı bir meraka maruz kalma duygusu çifti çok rahatsız ediyor. Benim kliniğim butik ve özel bir alan ve burada oldukları sürece çok rahat ediyorlar.
Çocuk sahibi olamama oranı neden arttı?
En önemli etken kadınların eğitim düzeyleri ve yaşama bakış biçimleri değişti. Sosyal yaşamda ve iş yaşamında erkekler kadar yer almaya başladılar. Bu da daha geç evliliklere , ya da daha geç çocuk sahibi olma isteğine dönüştü. Bu da kadında yumurtalık rezervinin azaldığı yıllarda daha zor çocuk sahibi olabilme olasılığını gündeme getirdi.
Bunun dışında ne yazık ki tarımda ve hayvancılıkta doğal üretim biçimleri dışında; çabuk ve kolay üretim için yapay madde ve hormonlara yönelinmesi ve tarım ilaçlarının ideal oranın çok üstünde kullanımı, işlenmiş ürünler, paketli yiyecekler, fast-food zincirlerindeki zararlı maddeler, ürünlerin raf ömrünü artıran koruyucu maddeler gibi birçok zararlı madde beslenmede sağlığımızı birçok yönden tehdit etmekle beraber doğal olarak üreme hücrelerimizi de etkiledi.
Aslında temel olarak üreme oranımızı azaltan ana nedenler; yumurtalık rezervi azlığı, yeterli iken de düzenli ve yeterli kalitede yumurtlama olmaması, tüplerde tıkanıklık ya da sıvı birikmesi, tüpleri içinde yumurta ile spermin buluşması ve rahim içine göçün sağlanamaması, rahim içi dokuyu etkileyen ve embriyo kabulünü zorlaştıran miyom, polip ya da yapışıklıkların varlığı, sperm sayı, hareket ve yapı bozuklukları, kadında ya da erkekte üreme organları ile ilgili geçirilmiş enfeksiyon ve cerrahiler, kadında endometriozis kemoterapi-radyoterapi öyküsü gibi durumlar çocuk sahibi olmamızı engelleyebiliyor.