Şebnem Burcuoğlu bu kez de “Şekerfare” ile karşımızda

Yeni karakteri Şükran Tanay’ı “hayattan yırtmaya çalışan biri” olarak tanımlayan Burcuoğlu ile, Şekerfare’yi, kendi başarı öyküsünü ve evliliği konuştuk…

Öncelikle Şekerfare’den başlayalım nasıl çıktı ortaya. Ne zaman yazmaya başladınız?

Son romanım Şekerfare’yi yazmaya geçen sonbaharda başladım. Bu ilkbaharda rafa çıktı. Kitap yazmaya başlamadan önce on üç yıl kurumsal iletişim alanında çalıştım ve iş hayatım hep bir mücadele içinde geçti. Maddi ve manevi açıdan içime sinecek bir hayata yaklaşabilmek için çok çabaladım. Halen de çabalamaktayım. Kalıcı bir başarı elde etmek için sabretmek, vazgeçmemek, kendine inanmak gerektiğini kendi penceremden anlatmak istedim. Şekerfare’nin merkezinde bu var aslında. Romanımın baş kahramanı Şükran Tanay da hayatta yırtmaya çalışan biri.

Şükran Tanay nasıl bir karakter ? Karaktere hayat verirken özellikle gözlem yaptığınız şeyler oldu mu?

Önce kendimi gözlemledim (Gülüyor). Zaten romanlarımdaki karakterleri çizerken hep kendimden yola çıkıyorum. Belki de en çok kendime karşı acımasızım. Kocan Kadar Konuş’taki Efsun gibi, Şükran’ın da çıkış noktası benim. Fakat bir yerden sonra yollarımız ayrılıyor ve karakteri kurgulamaya başlıyorum. Şükran’a gelince, o çok sabırsız biri. Hayatın neresinden tutunacağının arayışında fakat neye elini atsa çabucak sıkılıp havlu atıyor. Bir de günümüzde alternatif çok olduğu için “Bu olmazsa, başka bir iş denerim” kafasında. Yorulmadan, çabucak elde edeceği bir başarı ararken Şekerfare isimli hikayesini bir film şirketine satmak, hızlıca ünlü ve zengin olmak istiyor. Ve hatta hikayesini satıyor da. Eğlenceli serüvenimiz de böylece başlıyor.

ŞEKERFARE FONDA AŞK OLAN, BİR DOSTLUK VE ANKARA HİKAYESİ

Şekerfare’de okuyucu neler bulacak?

Öncelikle Ankara’yı bulacak çünkü Şekerfare Ankara’da geçen bir roman. Ankara gri görünür fakat şehri yaşamaya başladıkça içindeki renkleri keşfedersiniz. Şükran da aynen böyle kendini gri görürken içindeki renkleri keşfetmeye başlıyor. Bir de Şükran’ın en yakın arkadaşı Meryem var. Bu noktada güzel bir dostluk hikayesi de bulacak okurlar. Hangimizin bizi sorgulamadan sevip sarmalayan bir kız arkadaşa ihtiyacı yok ki? Fonda aşk da var tabi. Zaten aşk hep var.

Başarıya ulaşmak günümüzde gerçekten bu kadar zor mu?

Nasıl olmasın ki? Rekabetin zirve yaptığı bir dönemdeyiz. Her şey keşfedilmiş, her alan zaten çoktan kapılmış. Böyle bir ortamda aradan sıyrılmak hiç de kolay değil.

Kadınlar başarıya giden yolda daha fazla mı zorlanıyorlar?

Biz kadınlar çok detaycıyız. Dolayısıyla bir şeye “tamam” demek için birden fazla kriterimiz var. Bu ilişkimizde de işimizde de böyle. Ayrıntılarda boğulduğumuz zamanlar da olabiliyor ama sonuca vardığımızda çıkardığımız işin pırıl pırıl olduğunu düşünüyorum.

Sizin kitaplarınızdaki başarının sırrı ne? Okuyucu sizde neyi seviyor?

Samimiyete inanıyorum. Yalnızca yazarken değil, yaşarken de samimi olmalı insan. İçi dışı bir olmalı. Oynamamalı. Ben her yeni kitaba başlarken kendime hep şunu söylüyorum, “Bu hayatında yazdığın ilk kitap. Ne hissediyorsan onu yaz.”

Şekerfare’nin filmi gelir mi?
Kocan Kadar Konuş’u yazarken kitabımın bu kadar güzel noktalara geleceğini, filmlerinin yapılıp bu kadar sevileceğini hayal etmemiştim. Hayat bu, sürprizlerle dolu. Kısmette varsa olur.

KUTU: “OLAYLARI VE TEPKİLERİ ASLA UNUTMAM”

Kitaplarınızdaki tespitlerin bu kadar yerinde olması için çok mu gözlemliyorsunuz?

Hem de nasıl. İtiraf edeyim, isim hafızam kötüdür, tanıştığım yüzleri unuturum ama olayları, tepkileri unutmam. Ön yargıyla yaklaşmadan, statü ayırımı yapmadan yaklaşırım insanlara. Bazen hiç ummadığınız biri hayata bakışıyla, karakteriyle sizi kendine hayran bırakabilir. Yaklaşmadan bilemeyiz.

Sizin önceliğiniz ne oldu hayatta? Başarı mı, mutlu yuva mı, iyi bir eş mi?

Oğlak burcu olmanın bana verdiği yetkiye dayanarak hayattaki başarı isteğimin aşkın hep üzerinde olduğunu söyleyebilirim. İçimde bir çamaşır makinesi çalışıyor sanki. Fakat son dönemde daha kendime döndüğümü gözlemliyorum. İçimdeki parçalar yerine oturmaya başlıyor gibi. Bir ilişkiden, hayattan beklentim değişiyor. Güzel değişimler bunlar (Gülüyor).

“EVDEKİ HUZUR ZENGİNLİK BUDUR” SÖZÜNE İNANIYORUM

Ya evlilik…  olması gereken bir şey mi? Yeni evli biri olarak sizin evlilikten beklentiniz nedir? Herkes evli ve başarılı olabilir mi?

En güzel değişim de bu oldu, evlendim. Evlilikten değil ama evlendiğim insandan beklentilerim var. Onun aşkını zaten istiyorum ama dostluğunu ve desteğini de istiyorum. İyi niyetimizi bilerek ön yargısız sevmek ve sevilmek çok önemli. “Evdeki huzur, zenginlik budur” sözüne inanıyorum. Düşünsenize, huzurlu olduğumuz zaman nasıl da parlıyoruz. Bunun da başarıya pozitif etkisi olduğuna inanıyorum.

Merve Akdoğan

İstanbul Üniversitesi Radyo TV bölümü mezunu olan Merve Akdoğan, web içerik editörüdür. Moda, Kadın, Stil, Güzellik, Seyahat/Gezi alanlarında içerikler üreten editörümüz, alanında uzman isimlerle röportajlar da yapmaktadır.

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın

yazılım