Lübnan asıllı tasarımcı Dima Ayad, tasarımlarıyla her bedende ve her görüşteki kadınları hedef alıyor. Modern kadının yaşam tarzı ve isteklerinden yola çıkan Ayad, son dönemin en çok yankı uyandıran isimlerinden. Dima Ayad ile koleksiyonundaki yaratıcı tasarımları, işindeki başarı öyküsünü, muhafazakar kadına önelik çıkardığı yeni koleksiyonunu ve gündemin konusu “ Batının tesettüre olan bakışı”nı konuştuk.
Bize kendinizden ve Lübnan’da yürüttüğünüz işinizden bahseder misiniz ve uluslar arası marka olabilmek adına neler yapıyorsunuz?
Ben aslında Lübnan kökenliyim ama hayatımın büyük kısmını Dubai’de geçirdim ve orda büyüdüm. Dubai’de yaşamak hep bir rüyaydı. Ülke “imkansızlık hiçbir şeydir” felsefesini yaşamakta… Bir zamanlar bu şehir bir çölden fazlası değildi ama şu an her şeyin mümkün olabildiği bir kozmopolit şehir haline gelmiş. Dubai’nin bugünkü haline gelmesi bana girişimci zihniyeti yarattı ve böylece burada yeni bir şey yapmak ve inşa etmek, düşündüğümden daha kolay oldu benim için.
Markanız, kapsül koleksiyonu ve çocuk serisinden tanınıyor. Aynı zamanda sizin tesettürlü tasarım yaptığınızı biliyoruz. Bu sizin kendi sanatsal kararınız mı ya da siz piyasa talebi doğrultusunda mı ürün tasarlıyorsunuz?
Bana göre moda çok kapsamlı olmalı. Bir tasarımcı olarak görevim, bayanların hangi amaç doğrultusunda giyinmiş olmaları fark etmeksizin, kendilerini inanılmaz hissetmelerini sağlamak. Ben her tarzda olan kadınların isteklerini takip ediyorum; dini, kıvrımlı vücut hattına sahip, anne-kız gibi tasarımlar Dima Ayad markasının kimliğidir.
Bize tesettür serinizden biraz daha bahseder misiniz?
Benim tesettür serim yok. Benim koleksiyonum, değerlerine sadık muhafazakar giyinmek isteyen ve istediğini giyip kendini özgür hisseden kadınlar içindir.
Batının muhafazakar giyime karşı olan ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence muhafazakar olmak bir şahsi seçim. Bir çok kadının iş hayatında ya da günlük yaşamında muhafazakar giyinmeyi kendi kararları ile tercih ettiklerine şahit oluyoruz ve bu seçeneği Dima Ayad’da yarattığım için mutluyum.
Mevcut piyasada büyük kurumsal markalar ile nasıl rekabet kuruyorsunuz?
Dünyanın, kadınların süper tüketici olduğu, çeşitliliğin ve ana akımın olmadığı bir yere dönüştüğünün kanaatindeyim. Onlar daha küçük tasarımcılar bulmaya ve dünyadaki farklılıkları keşfetmeye meyilliler. Aynı zamanda keşif ve satın almaktan hoşlanıyorlar. Bu anlamda, yeni yetenekleri destekleyen, kendi ürünlerini sergileyen ve müşterilerinin ilgisini küçük markaların da üzerine çeken markaları önemsiyorum.
Yaratıcılığa bağlı bir iş yürütmenin arkasındaki sır nedir?
Çok güzel bir soru. İşiniz sırasında beklenmedik şeylerin ortaya çıkacağını ve hızını kabul etmelisiniz. Sabır… Bunu neden söylüyorum, çünkü yaratıcı olmaya karar verdiyseniz eğer plan yapamazsınız. Bir fikriniz varsa bunun ne zaman gerçekleşeceğini planlayamazsın; ama gerçekleştiğinde ondan sonraki tüm aşamalar hızlı bir şekilde gerçekleşmeli. Kumaşlar, stiller, üretim, yaratıcı fikir uygulandıktan hemen sonra gerçekleşiyor. Ayrıca hayatınızın en hızlı akışında, çalışacağınızı da kabul etmek zorundasınız.
Trendlerin tasarımlarınızı etkilemesine ne kadar izin veriyorsunuz?
Trendlerin, markamın estetiğine uygun olup olmadığına elbette ki bakıyorum; eğer uygun ise yararlanıyorum ama eğer uyarlanmıyorsa çok zorlamıyorum.
Türk kadınlarının stilleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Burada Türkiye’ye olan sevgimden bahsederek başlamak istiyorum. Daha çocukken ailemle İstanbul’a gelmiştim ve annemle Beymen mağazasına alışverişe gitmiştim. Orada çok şık giyinmiş ve muhteşem bir görüntü yaratan kadınları görmekten gözümü alamamıştım. Hayranlıkla bakmıştım onlara. Şu an bu yaşa geldim ve Türk kadınlarının ne kadar kariyer odaklı, modaya bağlı ve stil anlayışlarının zahmetsizce şık olduğunu görüyorum.
