Hikmet Anıl Öztekin: ‘’Aşk, Bir Davadır…’’

Sizi tanıyarak başlayalım. Kimdir Hikmet Anıl Öztekin?
 
Bu soruyu ben de kendime sordum ve herkesin ölmeden önce kendisine sorması gerektiğini düşünüyorum. Biz kimiz? 1986’da Trabzon’da doğmuşum. 2 yaşına geldiğimde annemler İstanbul’a göç etme kararı almış ve o gün bugündür İstanbul’da ikamet ediyoruz. Ortaokulda belirginleşerek hep sayısala yatkın bir düşünme yapısına sahiptim ve buna paralel olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaat Mühendisliği’ni kazanıp o fakülteden mezun oldum. Çok küçük yaşlardan beri içimde hep bir şeyler yapma/üretme iç güdüsü ağır basmıştır. Hiçbir zaman sadece ders çalışan bir öğrenci olmadım. Lise ve üniversitede sosyal sorumluluk olarak birçok çalışma gerçekleştirdik. Ve bu yapım ile birgün kendimi araştırmaya başladım. Fark ettim ki mezun olduğumda 300 metrelik bir çelik yığınını hareketli bir denizin üzerinde tutmaya talipken, henüz kendime dair “Ben kimim?”, “Ne amaç üzerine bu dünyadayım?”, “Bakkala bile bir yapacaklar listesiyle giderken bu dünyaya geldiğime göre buranın yapacaklar listesi nedir?” gibi sorulara her Anadolu genci gibi çok yavan cevaplara sahiptim. Ve o günlerde yani 18-22 yaş arasında Mevlana, Şems, Yunus Emre gibi insanlarla tanıştım. O günden beri inandığım yolda öğrenciliğimi devam ettiriyorum. Olabildiğince çok çalışıp, öğrenip bunları insanlarla, kardeşlerimle paylaşıyorum.
 
Yazı yazmaya nasıl başladınız? Gemi İnşaat Fakültesi’nden yazarlığa geçiş süreci nasıl oldu?
 
Belirttiğim kısa hikayeyle birlikte yoğun bir okuma, araştırma sürecine
girdim ve öğrenmeye başladığım bilgiyi aktarma ihtiyacı hissettim. İlk insanlar da duvarlara kendi hikayelerini yazarlarmış. Bilgiyi aktarma icgüdüsü insanda hep galip gelir. Benimle aynı bakış açısına sahip bir arkadaşım olmayınca ben de öğrendiklerimi kağıtlara aktarmaya başladım. 26 yaşıma geldiğimde de arkadaşlarımdan birinin ısrarı üzerine kendi imkanlarımızla yayınevi bile olmadan ilk kitabımız olan Elif Gibi Sevmek kitabını çıkardık ve o yılın en çok okunan kitabı oldu. Yayınevi olmadan bireysel imkanlarla çıkarılmış bir kitap için hiç beklenmedik bir yerdi.
 

hikmet anıl öztekin

 
Çok konuşulan Elif Gibi Sevmek 1-2, Eyvallah 1-2 ve son olarak Fesleğen… Hepsi kendi dönemlerinin en çok satılan kitapları oldu. Nasıl tepkiler aldınız, bekliyor muydunuz bu kadar ilgiyi?
 
Elif Gibi Sevmek kitaplarındaki ilgiyi beklemiyordum. Çünkü hiçbir reklam olmadan, bir dağıtım, yayınevi olmadan inanılmaz bir noktaya gelmişti kitaplar. Türkiye’de ilk kez bir şiir kitabına bu kadar ilgi olmuştu. Artık şiirlerle değil deneme ve roman formatıyla insanlara bir şeyler anlatmak istediğimi fark edince Eyvallah kitapları çıktı. Ve belki de etki bakımından diğer kitapları geçtiler. Eyvallah kitabı da çıktığı yılın en çok satılan kitabı olmuştu. Ve ardından belki de en güzel yorumları aldığımız Fesleğen kitabımız çıktı. Fesleğen ailemizin tatlı kızı oldu.
 

hikmet anıl öztekin

 
Yazma süreciniz nasıl işliyor? İlham aldıklarınızdan bahsedebilir misiniz?
 
Oturup yazayım diye oturduğum pek olmuyor. Hayatın akışı içinden seçtiğim
demetleri vakit geldiği zaman birleştiriyorum. İmza günlerinde, seyahatlerimde
yanımda defterle geziyorum ve sık sık notlar alıyorum. Özellikle geceleri herkes uyuduğunda gökyüzündeki feyz daha az insan arasında bölüştürüldüğünden midir artık kalem kendine geliyor ve parça parça alınmış notlar el ele verip kitabın sayfalarını oluşturuyor.
 
Sizi en çok kimler okuyor? Okuyucu ve takipçi kitlenizi tanımlamanız gerekse ne söylersiniz?
 
Güzel insanlar okuyor. Tam bir yaş ya da cinsiyet ayrımı yapamam. Hemen her görüşte ancak yanlış giden birşeylerin farkında olan ve değişmek isteyen insanlarla birlikte çok güzel bir aile olduk.
 
Sosyal medyayı aktif kullanıyorsunuz. Instagram, Facebook, Twitter ve
Youtube’ta milyonlarca takipçiniz var. En büyük takipçi kitlesine sahip Türk yazar sizsiniz. Nasıl oldu, niye insanlar sizi takip ediyor?
 
Sosyal medyadayım ancak sosyal medyayı takip etmiyorum. Sosyal medyadaki dostlarımız bizi takip ediyor. Siyasete, spora, televizyonlara dair gündemi meşgul eden hashtaglerin hiçbiriyle ilgilenmiyorum. Benim kendi gündemim var ve dünyanın varoluşundan beri bunlar hiç değişmedi. Dolayısıyla kendi gündemimle meşgul olmaktan dünyanın gündemiyle pek ilgilenemiyorum. Sürekli değişen, bizi sürekli oraya buraya çeken bir gündem enflasyonundan sıkılan sadece ben değilim. Benim gibi düşünen insanlar var; tükenmeyecek, eskimeyecek bir amaç istiyorlar hayatlarına. Sıkıldılar, sıkıldık.
 
Her hafta farklı şehirlere de gittiğinizi biliyoruz. Bu programlarınızda neler yapıyorsunuz?
 
İmza günleri ve seminerler gerçekleştiriyoruz. Bu seminerlerde sürekli bahsettiğimiz konular ile alakalı konuşup kardeşlerimle dertleşiyoruz. Bilen geliyor ve bilmeyenlere anlatıyor durumu yok etkinliklerimizde. Belki de insanların en rahat çevre ve arkadaş edinebildiği bir devirdeyiz ancak akşam vakti bir çay eşliğinde içindekileri dökebileceğin, dertleşebileceğin insan bulmanın da en zor olduğu dönemlerdeyiz. İşte bunu gerçekleştiriyoruz. Bu etkinliklere gelen; kimsenin kıyafetine, dış görünüşüne bakmadan bir kardeş gibi birbirini kucaklayabiliyor muhabbet edebiliyor. Bu çok ihtiyacımız olan bir şeydi.
 
Son kitabınızda Fesleğen ve Seyyah’ın üzerinden anlatıyorsunuz sevmeyi… Nedir sizce? Nasıl olmalı sevmek?
 
5 kitapta ve 200’den fazla seminerde anlatamadığım şeyi birkaç satırda anlatmak sanırım mümkün değil ancak bir tarafından bahsetmek gerekirse eğer; bu zamana kadar neyi sevdiysek gitti, neyi sevdiysek eskidi, tadı kaçtı, değişti… Aşk, ilgi duymanın ya da hoşlanmanın çok ötesinde kutsal bir histir. Aşk bir davadır diyebiliriz. Ve bu kutsal hissi bitecek, eskiyecek, kısıtlı bir şeye duymak birbiriyle çelişen ifadelerdir. Eğer biz aşkı hiç bitmeyecek, tükenmeyecek, eskimeyecek, azalmayacak olan Allah’a duymayı becerebilirsek, O’na yürüdüğümüz yolda yanımıza gelen yarimize daha büyük bir sevgi duyarız. Çünkü artık sevdiğimizi karşımıza değil,yanımıza almışızdır ve inandığımız yolda yürüdüğümüz yoldaşımızdır artık bizim. En güzel şiirler, çiçekler, sözler O’na olmalıdır. Allah için o kişiyi artık eskisinden de çok severiz.
 

hikmet anıl öztekin

 
EYVALLAH KLUBÜ, GENÇLERİN BİRÇOK SORUNUNA DERMAN OLACAK
 
Eyvallah Klübü için hazırlık içerisindesiniz. Çok detay paylaşmadınız ancak takipçilerinizi heyecanlandırmayı başardınız. Bu konu ve gelecekteki çalışmalarınızla ilgili kısaca bilgi verebilir misiniz?
 
Bu konuyla ilgili ilk röportajımız bu oluyor. Evet Eyvallah Kulübü isimli bir hareket başlatıyoruz. Bu kulüp gençlerin ihtiyacı olan birkaç konuya derman olacaktır diye düşünüyoruz. Bu konulardan birisi şu; Mevlana’yı ismen herkes hatta bütün dünya tanıyor ancak sorduğumuzda “Gel ne olursan ol gel” deyiminden başka bir bilgisi yok insanların. Peki Mevlana yüzyıllardır neden bu kadar konuşuluyor? Ne anlatmış? 6 ciltlik Mesnevi’sinde ne gibi sırlar var ve bu insanlara ne katabilir? İşte bunları gün yüzüne çıkaracağız. Youtube’dan ve yıl sonu kuracağımız merkezimizde dersleri gerçekleştireceğiz. Bununla birlikte birkaç kaynaktan faydalanarak Allah’ın bizden istediklerini insanlara anlatacağız. Biz eğer tuvalet kağıdı haram mı helal mi, satranç günah mı gibi sorularla vakit kaybetmeye devam edersek Allah’ın kendisinden, ne istediğinden bihaber olarak yaşamış olacağız. Bu sorular gereksiz demiyorum ancak bu sorular ülkenin bütün işini gücünü bırakıp haber bültenlerine konu olacak meseleler değil. Şu an bu kulüple ilgili üzerimizde öyle bir heyecan var ki… Çekeceğimiz videoları işaret dili dair 10’dan fazla dile çevirebilecek, dünyada kullanılabilecek mobil yazılım uygulamaları üretebilecek, yönetmenlerden öğretmenlere, musikide derecelere sahip kişilerden eşsiz ses yeteneğine sahip olanlara kadar birçok kardeşimiz gönüllü olarak bu kulübün içerisinde yer alacak.
 
Bu zamanda Allah’ı sevmek ve O’na yakın olmaya çalışmak, sokakta gözlerini edepli bir şekilde gezdirmekten, maçlarda tanımadığın insanlara küfretmeyi kesmeye kadar; günümüzün silahı olan yazılım konusunda üstün insanlar yetiştirmekten, hususi vakit ayırıp Mevlana’yı anlamak için Mesnevi’sinin beyitlerine çalışmaya kadar çok büyük bir sahada edep, özen, çalışkanlık, şuur ve insanlık gerektirir. Ülkemiz için dünyada güzel insanların sayısını artırmak için çalışmaların gerçekleştirileceği Eyvallah Kulübü’nü kuruyoruz. Bununla birlikte gelecekte gündemimiz değişmeksizin çalışmalarımız büyüyerek sürecek.
 
Gözde Nur Bayar
 
 
 
 
 

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın

yazılım