Bununla beraber hemen herkes tereddütsüz bu duyguyu yaşamak ister. Ne demiş Sadi Şirazi “Aşka uçarsan kanatların yanar.’’ Mevlana ise “Aşka uçmasan kanat neye yarar?’’ Diğer yandan Yunus Emre “Aşka varınca kanadı kim arar?’’ Portekizli yazar Mariana Alcoforado ise aşık olduğu Chamilly Kontuna bakın mektubunda neler yazıyor; “Neden olduğunuz mutsuzluk için kalbimin derinliklerinden size teşekkür ediyorum. Sizi tanımadan önce yaşadığım dinginlikten nefret ediyorum.’’ Yani her zaman ve her devirde, geçmişte, gelecekte her zamanın derdi ve dermanı hep aşk olmuş.
Şubat ayı dünyanın pek çok yerinde yaşayan birçok insan için bir heyecan, kıpırtı, sevinç, coşkunun yanı sıra stres, kaygı, bıkkınlık ile de eş değerdedir. Ne hakkında mı bahsediyorum? Tabi ki “Sevgililer Günü’’nden. Yeni aşka düşmüşler için çok anlamlı, eski beraberlikler için ise deyim yerindeyse bir kaygı sebebidir. Çünkü “ben şimdi ne olacağım/ya beğenilmezse/şimdi bu yorgunluk içinde bir şey almaya fırsatım yok/peki eli boş gidersem ne olacak…’’ gibi cümleler ile listeyi uzatmak mümkün.
Planlanmış günlerde (sevgililer günü, evlilik yıldönümü, doğum günü vs.) yaşanan yoğun duygular, heyecan, kaygı insandaki olumlu veya olumsuz duyguları harekete geçirir. Özel olarak algılanan bu günler, çiftler için nerdeyse birbirlerini sınadıkları/sınav havasına girdikleri güne dönüşür. Bana hangi sürprizi yapacak? Acaba hatırlayacak mı? Güzel bir şey aldı mı? Yoksa sıradan bir şey mi aldı? Kişi benzer bir sürü şeyi kafasından geçirdiğini fark eder. Bir yandan da alınan şeyin değeri, güzelliği, şıklığı, kimsenin düşünmediği sürprizi vb. tarzında şeyler düşünürken, bir yandan da bilinçli veya bilinçsiz olarak sosyal bir karşılaştırma da yapar. Diğer eşleri/sevgililer kendi partnerimiz ile kıyaslar, karşılaştırırız. Buna göre bir değerlendirme yapar ilişkiye bir değer biçmeye çalışırız. Böylece bu özel gün kabusa dönme potansiyeli de taşır. İnsanların genellikle göz ardı ettiği şey, bütün bir yıl boyunca biriktirdiği duyguları bir güne yüklemesidir. 365 gün emek verilmeyen jestler, sürprizler yapılmayan, duygusal yatırımların az olduğu bir ilişkide adet yerini bulsun diye alınan tek taşın ne kadar anlamı olabilir?
Sevmek sınamak değil, sevgiliye inanmaktır. İlle de bir ispat bekleniyor, saygı, aşk bir günün ağırlığına göre ölçülüyorsa ve sadece bu özel güne mahsus yapılan jestler ve sürprizlerle birliktelik değerlendiriliyorsa orda bir yanlış var demektir.
İki kişiye ait özel bir şeydir aşk. Birilerinin belirlediği güne itaat etmek ne kadar özel olabilir? Ayrıca o güne alınmış “özel’’ hediyenin baştan savma alınıp alınmadığına nasıl emin olunabilir? Yorgun, yoğun, koşulların uygun olmadığı vb. durumda alınan bir hediye… Oysa gerçek aşk ve sevgide zaten sevdiğimize sürekli bir şeyler alıp mutlu etmek istemez miyiz? Onun seveceğini düşündüğümüz ya da ona yakışacağını düşündüğümüz bir şey gördüğümüzde, koşullarımız uygunsa hemen almak istemez miyiz? Fakat bir güne o kadar çok anlam yükleyerek beklenti içine giriyoruz ki, günün sonunda hayal kırıklığına uğramamak nerdeyse imkansız hale geliyor. Sevgilimizin bize aldığı, bizim verdiğimiz hediyeleri, sürprizleri hava atmak için mi kullanıyoruz? Bununla gösteriş mi yapıyoruz? Bilinçaltındaki eksikliklerimizi “sevgililer günü’’ vesilesi ile kapatmaya, doldurmaya, eksik gidermeye mi çalışıyoruz? Bize sunulan bu paket programlara göre mi yaşayacağız sevgimizi. Bizim istediğimiz ne? Aşk mı, sevgi mi? Yoksa aşkı, sevgiyi bir güne değil de 365 güne nasıl yayabileceğimiz düşünmek mi? Sevgililer gününü bu kadar kritik ettikten sonra toptan bu güne karşı olduğumu sanmayın. Şeytanın avukatlığını yaptım sadece. Topluma ve kendimize bir eleştiri getirmeye çalıştım.
Sevilen kişiyi yılın sadece bir günü özelmiş gibi yansıtılmasına, tüketimi çağrıştıran, empoze eden yaklaşımlara karşıyım. Bu yaklaşımlar bu günün özel olmasına engel oluyor. Sevginizi yıl içinde de gösterebilirseniz, özenliyseniz, sevgilinizi yılın bir günü biraz daha fazla şımartmaktan, biraz daha özel hissettirmekten elbette zarar gelmez. Sadece kişiyi daha mutlu eder. Sevgililer gününe karşı değilim ama bize dayatılana göre davranmaktansa biraz daha yaratıcı olmak, hakikaten sevgi ve aşk için içinden gelindiği gibi davranmak önemli.
Manevi olarak verilen haz, her zaman maddi hazdan daha önemli ve akılda kalıcıdır. Emek vererek hazırlanmış bir fotoğraf albümü veya video kaydı, kurutulup saklanmış bir çiçek, baş başa yemek gibi. Eğer şartlarının uygunsa hep hayalini kurduğunu bir seyahat organize etmek (evet bu da pahalı bir hediye ama her yıl tekrar eden bir şeyden bahsetmiyoruz.) gibi. “En önemlisi de nasılsın?’’ diye sormak. Bugün sevgililer günü ben seni çok seviyorum, bugün sana duygularımı ve aşkımı anlatmak istiyorum dediğiniz zaman ne kadar şaşırdığını, sevindiğini, mutlu olduğunuz göreceksiniz. Ayrıca sevgililer gününde kuracağınız anlamlı birkaç kelime ile karşınızdaki kişi ile yaşadığınız sorunların çözümüne bir adım atabilir, yaşanan kırgınlıkları tamir etmek için bir fırsat bulabilirsiniz. Sadece bu yüzden bile bugünün bir anlamı vardır. Bu günü sevginin, aşkın gelişmesi ve olgunlaşması için kullanmak ve değerlendirmek önemlidir. 14 Şubat, eşinizle/sevgilinizle zorlandığınız konularla ilgili iletişim kurmak için iyi bir neden olarak görüp, değerlendirebilirsiniz. İşte o zaman bu günün bir anlamı, yararı olur ve bu günü özel yapar. İnsanlar hediye deyince genellikle maddi şeyleri düşünür. Aslında bu gibi zamanlarda kuracağınız özel cümleler, sevgi sözleri, duyguları karşı tarafa ifade etmek için birer fırsattır. Duyguların dili ile konuşmak ona bir t-shirt, ayakkabı, çanta almaktan daha paha biçilmez olacaktır. Deneyin…
Bütün sevenlerin sevgililer gününü kutluyorum, fakat daha önemlisi sevdikleri ile mutlu olması diliyorum…
Uzm. Psk. Nurten Yıldırım Sancak
Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi