Pandemide Kadın Olmak

 

Pandemide kadın olmak birçok sorumluluğu da üstlenmemizi gerektirdi. Ailemizin, çocuklarımızın hijyen ve sağlığını korumak; online olarak süren işlerimizi ve çocuklarımızın derslerini takip etmek; ev, iş, okul hepsi bir araya geçti. Bu süreçte belki de en çok yıpranan biz kadınlar olduk.

 

Aynur İlhan-Psikolog

 

 

 

Kadınlar, özellikle ataerkil toplumlarda nesiller boyu aile bireylerine “ücretsiz bakım veren” rolünün çokça yüklendiği, koruyucu sıfatıyla tanımlanan, duygusal ve fiziksel olarak aile sistemine kendini adamış bir varlık olarak görülmektedir.

 

Tüm bunların aksine, aslında kadın ya da erkek hiçbir birey, bir başkasına ömür boyu ücretsiz bakım vermemeli. Her yetişkin kendi bakımından sorumlu olduğu halde toplumsal olarak, biz kadınlara tüm aile bireylerinin, ortak ve özel tüm yaşam alanlarının bakım ve düzen görevi verilirken, biz kadınlar da bunu çok hızlı bir şekilde kabul edip görev olarak nesillerce yerine getiriyoruz. Öncelikli olarak başkalarının sorumluluklarını almaktan vazgeçmeliyiz.

Çocuklarımız dahi olsa, onların yerine getirmesi gereken sorumlulukları üstlenmek ya da bir hatırlatıcı alarm niteliğinde yapılması gerekenleri sürekli hatırlatmak, çevremizdekileri pasifize ederek, onların öğrenme ve sorumluluk alma bilincini köreltirken, her geçen gün kadının üzerindeki yükü arttıran bir davranıştır.

 

Kadının aldığı sorumlulukların zamanla göreve dönüşmesi, psikolojik olarak yıpranmasına sebebiyet verirken, değersizlik duygularının da eşlik ettiği yoğun depresif bir ruh haline sebep olabilir. Bir kadının ruh halindeki olumsuz değişimler, yaşadığı tüm travmalar asla sadece kadınla sınırlı kalmaz ve tüm aile bireylerini etkiler. Kadının mutluluğu aynı zamanda tüm ailenin mutluluğu demektir. Ancak daha pozitif bir ruh hali, sadece aile bireylerinin kendi sorumluluklarını yerine getirmesiyle değil, kadının da kendisi ile yeterince ilgilenmesi, kendine değer vermesi, zaman ayırması, keyif alacağı aktiviteler yapması, üretmeye ve öğrenmeye devam etmesiyle ortaya çıkacaktır.

 

Bir psikolog olarak en büyük önerim, bir kadının hayatı boyunca üretmeye ve öğrenmeye devam ederek hayattan keyif almayı öncelikli hedef olarak görmesidir.

 

 

 

KADINLARIN EN BÜYÜK YANLIŞI GEREĞİNDEN FAZLA VERİCİ OLMAK

 

Kadınlar olarak yaptığımız en büyük iki hata; hayatın her alanında gereğinden fazla verici davranmak ve hayallerimizin için harekete geçerken başkalarından onay beklemek.

 

  • Aile içinde sevgiyle büyütülmemiş ve takdir edilmemiş bütün kız çocukları, öğrenilmiş çaresizlik duygusuyla mücadele eden kadınlara dönüşüyor. Öğrenilmiş çaresizlik ise bir kadını sürekli olarak bir başkasının onayına bağımlı kılıyor. Yalnız hareket etmek, yalnız başına bir iş kurmak, tatile çıkmak gibi birçok şeyde kadın kendi kendisinin en büyük engeli haline gelebiliyor. Özetle başkalarının onayına gereğinden fazla anlam yüklemek, bir kadının hayatını her anlamda engelleyebilecek bir hatadır.

 

  • İlişkilerde fazla ince düşünmek, çevrenizdeki insanların ne yaptıklarına değil, aslında ne yapmak istediklerine odaklanarak niyet okumaya çalışmak, çok sık yapılan ve kadınları çok yoran bir davranıştır. “Aslında öyle söylemek istemedi” “Aslında çok iyi biri” şeklinde düşünerek niyet okumaya çalışmak, en büyük hatalarda bile affetmek ve toksik ilişkilere göz göre göre sürüklenmek demektir.

 

  • Evlilik kurumuna gereğinden fazla anlam yüklemek, yine çokça yapılan bir hatadır. Erkeklere göre kadınlar evlenince tamamlanacakları gibi bir yanılgı içindedirler. Bu durum evlenene kadar kadının kendini hep eksik hissetmesi, evlendikten sonra da büyük hayal kırıklığına uğramasına sebep olmaktadır. Hiçbir evlilik bir insanı tamamlamaz, insan doğası gereği, her zaman eksik, aksak ve problemli hissedebilir kendini. Ve bu olumsuz hisler, bir başkasıyla değil yalnızca kendimizle ilgilendiğimizde kaybolmaya daha yakındır.

 

 

DENGE UNSURU ÖNEMLİ

 

Bir kadının dengesi aşık olduğunda, evlendiğinde ya da hamile kaldığında çokça sarsılır. Kadın aşık olduğunda, hayatını bir başkasına göre planlamaya çokça hevesli olabilir ve bu durum uzun vadede yanlış seçimler yapmasına, kendini değersiz ve önemsiz hissetmesine sebep olabilir. Evlendiğinde, evlilik hayatını iş hayatına tercih etmesi, ekonomik olarak hayatını bir başkasına bağımlı olarak devam ettirmesi, aile yapısını ataerkil bir sisteme dönüştürerek kadın için özgüven problemlerini de hızlı bir şekilde beraberinde getirecektir.

 

Aşık olduğu ya da evlendiği aşamada yukarıda bahsettiğimiz hataları yapmayan bir kadın, maalesef hamile kaldığında annelik rolünü birey olmanın önüne koyma hatasını, kısa ya da uzun süreli olarak yapmaktadır. Anne olmayı aşırı derecede kutsallaştırmak, bunun tek görevi olduğuna inandığı için müthiş derecede kurtarıcı ve koruyucu davranarak kendini çocuklarına adaması, kadının kendisi ile olan ilişkisini zedeleyerek, bir başkasının hayatına göre  yaşaması ve bazen sürüklenmesi demektir.

 

İlişkiler her birey için çok önemlidir ve sosyal benliğimizin en temel ihtiyacıdır. Ancak ailemiz, çocuklarımız ve tüm sevdiklerimiz ile olan ilişkimizin sağlıklı yürümesi, kendimizle olan ilişkimize bağlıdır. Bu durum bir kadın için bazen daha önemli olabiliyor. Bir kadının kişisel bakım yapması bile kendisi ile olan ilişkisini güçlendirirken, çalışması, hayattan keyif alması, başkalarından çok kendi istek ve arzularına öncelik vermesi, kendine olan güvenini arttıracak ve daha mutlu bir birey olarak hayatına devam ederken, çevresindekilere de bu mutluluğu bulaştıracaktır.

 

SÜREKLİ DÜZEN KURALINDAN ÇIKMAK GEREKİYOR

 

Zaten tüm evin bakım ve yükünü üstlenen bir kadın için pandemiyle birlikte iş ve okul hayatının eve taşınması, kadınlar üzerinde travmatik bir etki yarattı diyebiliriz.

 

Bunun önüne geçmenin en sağlıklı yolu “dağınık bırakmaya” alışmaktır. Pandemi dönemi, hepimize her şeyi dağınık bırakabilmek, belirsizliğe ve bilinmezliğe katlanmak, geçmişten günümüze kadar gelen “sürekli düzen ve tertip içinde yaşamak” kuralını bir kenara bırakmamız gerektiği bir dönemdir.

 

Evli ve çocuklu, çalışan ya da çalışmayan birçok kadın aşırı mükemmeliyetçi bir tavırla yaşamlarına devam etmeye çalışırken, her şeyi mükemmel yapma arzusu sebebiyle hiçbir şeye yeterince vakit bulamadıklarından yakınmaktadır.

 

ÇOCUK BAĞIMSIZ BİR ŞEKİLDE İLGİLENMENİZ GEREKEN BİR VARLIK DEĞİLDİR

 

Çocuklara, her şeyden bağımsız bir şekilde zaman ayırarak özel ilgi gösterilmesi gerektiği inancı, her anneyi, çocuk ile günlük hayat arasında sıkıştırıyor. Oysa çocuklar, hayatımızdan bağımsız olarak ilgilenmemiz gereken varlıklar değil, hayatımıza eşlik ederek öğrenen ve büyüyen varlıklardır. Bulaşık yıkarken çocuğunuza da bulaşık yıkatabilir, yemeği birlikte oyunlar eşliğinde yapabilir ya da birlikte spor yapabilirsiniz. Hayatınıza eşlik etmesine izin vermediğiniz her çocuk, anne için büyüdükçe ağırlaşan yük halini alabilir. Anneliği zorlaştırmak yerine, çocuklarınızla güzelleştirmek zamanı verimli değerlendirmenizi sağlayacaktır.

 

BIRAKIN EV DAĞINIK KALSIN

 

  • Yemek yer yemez bulaşığı yıkamak, sabah kalkar kalkmaz evi temizlemek, evin her an derli toplu ve düzenli olmasını isteyen bir kadın için, sürekli temizlik yaparak vakit geçirmek demektir. Temizlik ve düzenden arta kalan vakitlerde ise çocuk ya da yemek ile ilgilenerek ömrünü geçiren binlerce kadın var. Tüm bunlara pandemi sürecinin eklenmesi kadınların daha da yıpranması demektir.

 

 

Günlük hayattaki en büyük önceliğimiz temizlik, yemek, düzen ya da çocuklar değildir. Tüm bunları aynı anda ve mükemmel bir şekilde yapmayı beklemek ise asla gerçekçi olmamakla beraber, yetiştiremediğiniz her iş için “yetersizim” gibi yanlış bir benlik algısına sebebiyet verebilir. Sağlıklı bir ruh halini ve hayattan keyif almayı öncelikli olup, geri kalan tüm işlerin birkaç gün ertelenebileceğini sık sık hatırlamakta fayda var.

 

 

 

 

İrem U.

Aysha Dergi Yazı İşleri Müdürü olan İrem Uluerciyes, moda, güzellik, stil, güncel konularda yazılar yazıp, alanında uzman isimlerle röportajlar gerçekleştirmektedir.

Henüz Yorum Yok

Bir Cevap bırakın