Süslerden ve bezemelerden mümkün mertebe uzak kalmış, yalınlığı tercih etmiş, ilk bakışta kolay gibi durup fakat son derece kaprisli ve zor olmuştur.
Modernizm, günümüzde çokça ön planda olan bir akımdır. İşin dekorasyon tarafında ise düzenli, fonksiyonel ve konforlu olması vesilesiyle insanların da hissi manada çok ilgisini çekmiştir. Peki, modernizmden nasıl yararlanırız bir bakalım.
Öncelikle kullandığımız mekânlarda gereksiz, kalabalık yaratacak tüm öge ve eşyaları kaldırabilir ya da depolayabiliriz. Aksesuar ve süs eşyalarını minimuma indirince, temiz ve yalın bir atmosfer yakalamak mühim. Renklere gelince mekânlarda açık ve ferah tonlar kullanmanızı tavsiye ediyoruz. Koyu tonları ise vurucu etki yapacağını düşündüğünüz belli noktalarda kullanabilirsiniz. Beyaz ve tonları, hacimdeki rahatlık ve sadelik hissini artıracaktır. Beton dokusu ve bu tip gri tonlar da epey uyumludur. Ayrıca parlak, mat ya da boyalı metal ögeler veya aparatlar hoş bir kontrast yaratır. Eğer mekânı biraz da ısıtalım diyorsanız, modern ahşap döşemeler (ceviz, zeytin, kiraz), ahşap kapılar hatta ahşap yemek masası ya da tezgahlar kullanabilirsiniz.
Aydınlatma konusuna gelince bu başlı başına bir uzmanlık gerektirir. Fakat bazı ufak dokunuşlarla güzel ambiyanslar yaratabilirsiniz. Örneğin sıcak gizli ışıklar, günışığı spotlar veya şık lambader ya da abajurlar ile mekânın algı ve konforunu artırabilir; aile ve dostlarınız ile uzun, keyifli vakitler geçirebilirsiniz. Gündüzleri gerçek gün ışığından yararlanmak adına geniş pencereler sizler için tavsiyemiz; perdelerinizi açın ve bırakın içeri bir süre güneş girsin. Yapılan araştırmalarda vücudumuzdaki D vitamini eksikliğinin kansere yüksek oranda alt yapı hazırladığı tespit edildi ve bu vitamini en sağlıklı güneşten alıyoruz. Bu sebepten temiz hava, güneş ve manzara mekândaki önemli doğal enstrümanlardır.
Madem bu kadar detaya girdik, buyurun önemli bir konu daha… Resim ve heykel, yüzyıllar boyunca mekânların vazgeçilmez parçaları olmuş. O zaman neden başka sanat eserlerini içeriye davet etmeyelim? Fakat başta modernizm yalınlığı sever dedik. Peki, bu resim ve heykel kullanamayacağımız anlamına gelir mi? Hayır gelmez. Eğer bu sanatları seviyorsanız evinizin uygun bir köşesinde modernist (yenilikçi), fütürist (gelecekçi) bir takım heykeller veyahut duvarlarınızda yine modernist sevdiğiniz bir ressamın işlerini kullanın deriz. Unutmayalım ki tüm sanatlar birbirini besler ve bir olup insanların ruhunu besler.
Son olarak eski eşya ya da geleneksel ögelerin bu akımda yeri olabilir mi? Tabii ki olabilir. Sertlik katsayısı yüksek ve esneklik kabiliyeti düşük olan her yargı kırılmaya mahkûmdur. Bu bilgiden yola çıkarak eski, yeni tezat kavramları armoni içinde buluşturabiliriz. Önemli olan bunu uyum ve ahenk ile yapmaktır. Örneğin geleneksel dokuları ihtiva eden modern bir malzemeden salonun girişine koyacağınız boşluklu metal bir seperatör, girişte büyük antik bir ayna veya pencere önünde, modernize edilmiş klasik iki adet berjer; mekanda bir anda farklı duygular yaratabilir. Fakat dikkat etmemiz gereken en önemli husus, abartarak mekanı yorup sadelikten uzaklaştırmamaktır. Sadeliği ve bu yenilikçi kavramı daha doğru idrak edebilmek adına sizi, modernizmin tarihteki önemli mihenk taşlarından biri olan Mies van der Rohe’nin önemli mottosu ‘Less is More’ üzerine düşünmeye davet ediyorum.
Geçmişe bağlı ve yeniliklere açık bir hayat dileğiyle. Sevgiyle kalın…