İstinye Üniversitesi Hastanesi Liv Hospital Bahçeşehir Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzman Dr. Fatma Eren, sınav kaygısıyla baş etmenin yollarını anlatarak, “Aileler çocuklarına empatik davranmalı, güven aşılamalı, rol model olmalı ve çocuklarının başarı düzeyi ne olursa olsun gösterdikleri çaba takdir edilmeli” şeklinde konuştu. Sınavdan dolayı heyecan ve kaygı duymanın olağan bir duygu olduğunu ve başarı için gerekli olduğunu, ancak hissedilen kaygı yeterince hazırlanmaya ve öğrenilen bilgiyi sınav sırasında etkili bir biçimde kullanmaya engel oluyorsa bunun bir sorun olduğunu ve “sınav kaygısı” olarak tanımlandığını açıkladı. Günümüz eğitim sisteminin sınava ve sınanmaya dayalı bir sistem olduğunu vurgulayan Eren, bu durumun ailelerin, öğretmenlerin, okulların çocukların sınavdaki başarısına odaklanmalarına sebep olduğunu söyledi.
“BAŞKA ÇAREM YOK” DİYE DÜŞÜNMEYİN
Sınav kaygısının nedenlerinden birinin kısa zamanda çok konu çalışmak zorunda kalmak ve sınava yeterince çalışmamış olmak olduğunu ifade eden Eren, sınavlara aşırı önem atfetmek, sınav sonucuna odaklanmak ve sonucu felaketleştirmek, sınava ilişkin bilgi ve becerisine veya bunu sınava yansıtabileceğine dair güvensizlik duymak, bilgisinin değil kişiliğinin değerlendirileceğini düşünmek, ailenin ve sosyal çevrenin beklentileri ve baskıları gibi sebeplerin sık görüldüğünü belirtti.
KARIN AĞRISI VE TAŞİKARDİYE NEDEN OLABİLİR
Eren, “Sınav ile ilgili negatif düşünceler ve aşırı kaygı düzeyinin öğrencide dikkatini toplayamama, okuduğunu anlamama, bilgileri aktaramama gibi olumsuz etkiler yanında tedirginlik, huzursuzluk, taşikardi (kalp ritim bozukluğu), ağız kuruluğu, karın ağrısı, mide bulantısı, terleme, titreme, uykusuzluk/ fazla uyuma, iştahsızlık/aşırı yeme gibi fiziksel etkilere neden olur. Süreçte öğrencinin çok çalışmasına rağmen performansında ve başarısında artma değil tersine düşme gözlenir” diye konuştu.
NASIL BAŞ EDİLİR?
Sınav kaygısı ile baş etmenin olmazsa olmazının planlı, düzenli ve verimli çalışmak olduğunu belirten Eren, planlamada önemli olanın sınava hazırlanma sürecinde bireysel özelliklere göre çalışma takvimi, çalışma saati, kaynak seçimi, tekrar yapma, çıkmış soruları çözme vb. aşamaların oluşturulması ve düzenli bir şekilde uygulanması olduğunu söyledi. Eren, sınav kaygısı ile baş etmede sportif faaliyetlerin önemine vurgu yaparak, “Sportif faaliyetlerin öğrenme ve stres üzerinde olumlu etkileri akademik çalışmalara da sık sık konu olmaktadır. Sınav çalışma sürecinde her gün veya haftada 3 gün, en az 20 dakika kültür-fizik hareketleri yapılmalıdır. Egzersizler beyne kan ve oksijen akışını artırarak konsantrasyonu güçlendirmekte ve stresi azaltarak dengelemektedir. Burada egzersizden kasıt, ders çalışma zamanının tamamını spora ayırarak zaman geçirme anlamına gelmemektedir. Bahse konu faaliyet evde ve orta düzeyde yapılan sportif aktiviteleri içermektedir” önerisinde bulundu. Düzensiz uyku ve düzensiz beslenmenin kaygıyı arttırdığını işaret ederek, yoğun çalışma nedeniyle düzenli beslenme ve uykunun ihmal edilmemesi uyarısında bulundu.
HEDEF SINAVI KAZANMAK DEĞİL, ‘YETERİNCE ÇALIŞMAK ’ OLMALI
“Yapabileceğimin en iyisini yapacağım, dünyanın sonu değil ya telafisi var, başarısız olmam tembel ve beceriksiz olduğumu göstermez, çalışma sistemimde değişiklik yapmam gerektiğini gösterir” gibi cümlelerle olumlamalar yapılabileceğini söyleyen Eren, öğrencinin, “Sınavda arkadaşlarım kazanır ben kazanamazsam ne yaparım” gibi düşüncelerden uzak durarak başkalarının ne yapacağına değil kendi yapacaklarına odaklanmasının daha faydalı olacağını ifade etti.
Aileler, çocuklarına çağın gereklerine uygun olarak empatik davranmalı, güven aşılamalı, rol model olmalı, uygun aile ortamı tesis etmeli, örnek problem çözme davranışları sergilemeli, olumlu görüşler bildirerek cesaret ve motivasyon sağlamalıdır. Çocuklarına sevgilerinin karşılıksız olduğunu belirtmeli/hissettirmelidir. Çocuklarının başarı düzeyi ne olursa olsun gösterdikleri çaba takdir edilmelidir
Sınav kaygısını artıran bir faktörün de aile olduğunu, ailelerin kendi kaygılarını çocuklarına yansıtarak çocukların geleceği için ne kadar önemli olduğuna abartılı bir şekilde vurgu yapmaları çocuklar üzerindeki baskıyı artırmalarına neden olduğunu dile getiren Eren, “Sınav kaygısını azaltmak için ailelerin tutumu, yüksek beklentili olmama, sınavı yüceltmeme, sınavı bir araç değil de amaç olarak görme, ölüm kalım sorunu haline getirmeme, başarı veya başarısızlığı başkalarıyla karşılaştırmama şeklinde olmalıdır” uyarısında bulundu.
Eren, öğrencilere, “Sınav süresini etkin kullanmak, hangi alandan cevaplandırmaya başlayacağına karar vermek ve cevap kağıdında kaydırma yapmamak gibi durumlar için uygun yöntemler belirlenmeli, sınavda rahat kıyafetler tercih edilmeli, su tüketimi ve tuvalet ihtiyacı geçmiş tecrübeler baz alınarak planlanmalı, sınava son bir hafta stresten, olumsuz haberlerden, beden ve ruhu yoracak aktivitelerden uzak, sakin ve huzurlu geçirmek önemli, son gece sınava yönelik çalışmalar yapılmamalı, sınav esnasında dikkatinin dağılması halinde bunun normal olduğunu ama sonrasında dikkatini tekrar toplayabileceğini düşünerek bunu azaltmaya yönelik hızlıca gevşeme egzersizi, kontrollü nefes alıştırması yapılmalı, sınav sonrasında ise sınav iyi geçse de geçmese de ödüllendirici aktiviteler yapılmalı” önerilerinde bulunarak, sınav kaygısı ile birlikte obsesif kompülsif bozukluk, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, öğrenme güçlüğü, depresyon, yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu gibi tanıların da mevcut olabileceğinden uzman desteğine başvurulması gerektiğine vurgu yaptı.