Geleneksel sanatların, mirasımızın, gelecek nesillere aktarılmasını sağlayan kültür elçileri niteliğindeki koleksiyonerliği, kendisi hem koleksiyoner olan hem de koleksiyon yöneticiliği hizmeti de veren Murat Kılıç ile sizler için konuştuk.
Elif Üner
Öncelikle sizi tanımak isteriz...
1976 Erzincan doğumluyum. Sanatçılar ve mühendislerden müteşekkil bir ailede, küçük bir tabela atölyesinde 7 yaşından itibaren boyalarla, fırçalarla, renklerle ve doğuştan gelen bir resim yapma yeteneği ile sanatla ilgilenmeye başladım. Mühendislik ve işletme alanlarında lisans, pazarlama alanında da yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Kurumsal piyasalarda yıllarca beyaz yakalı bir çalışan olarak hayatımı sürdürürken de sanatla olan bağım hiç kopmadı. Bir süre sonra kurumsal hayata tamamen veda ederek sanatla ilgili çalışmalarımı biraz daha ileri düzeyde sürdürmeye başladım. 2011 yılında 2800 parça eserden oluşan bir özel müzenin kuruluşunda görev aldım ve iki yıl müze müdürlüğünü yürüttüm. Müzedeki görevimin ardından kendi işimi kurarak bugünkü profesyonel faaliyetlerimin temellerini attım.
Bu sanatlara ilginiz nasıl oluştu?
Geleneksel sanatlara olan ilgim, üniversite yıllarımda Konya Mevlânâ Müzesi’nde bulunan ve çok kıymetli yazma eserlerden müteşekkil bir kütüphanedeki 3000 civarındaki yazma eserin Türkiye’de ilk kez dijital ortama aktarılması projesini geliştirip uyguladığım dönemlerde başladı. Bu uygulamaları yaparken benzerlerini yalnızca önemli müzelerde görebileceğimiz çok nadir ve çok kıymetli binlerce esere dokunma imkânı bulabildim. Aynı dönemde Konya’da hattat Hüseyin Öksüz ve ebrucu Sadreddin Özçimi hocamla, İstanbul’da hattat Fuat Başar ve hattat Turan Sevgili hocamla ve şu anda her biri kıymetli birer hattat olan fakat o dönemde talebe olan hattatlarımızla tanıştım. Geleneksel sanatların tüm alanlarında çalışmalar yapan diğer sanatkâr hocalarımızla, restoratörlerle, eksperlerle, hatta malzeme tedarikçileri ile de aynı dönemde tanışmaya ve çalışmalar yapmaya başladım. Dolayısıyla kimlerle hangi alanda çalışma yapabileceğimi ilk olarak o dönemlerde belirlemeye başladım diyebilirim. Aynı anda hangi işin nasıl yapılacağını da bizzat ustalarından öğrenme şansı buldum. Öyle ki; hangi el yazması kitabın kağıdını kimin, yazısını kimin, cildini kimin, tezhibini kimin nasıl restore edebileceği, hangi tür hat levha için nasıl bir tezhip ya da restorasyon yapılması gerektiği, eserlerin hangi koşullarda muhafaza edilmesi ve ne şekilde sergilenmesi gerektiğine yönelik tüm teknik detaylara ilişkin bilgileri de aynı dönemlerde edindim. Bu bilgiler, bugünkü faaliyetlerimde bana çok önemli birer rehber oldu ve gerek benim ve gerekse birlikte çalıştığım kurumsal ya da bireysel koleksiyonların yönetiminde bana çok şey kattı.
KOLEKSİYONERLİK ÖNEMLİ BİR ETİKETTİR
Koleksiyoner kime denir? Koleksiyon yöneticiliği nedir?
Koleksiyonerliği “nitelikli toplayıcılık” olarak tanımlıyorum. Belirli bir amaca yönelik şekilde çeşitli klasifikasyonlara tabi tutularak; merak, bilgi ve tutku temelinde bir araya getirilen nitelikli ve birbiriyle bağlantılı parçalardan oluşan bir bütünü koleksiyon olarak tanımlamak mümkün. Benim alanım sanat eseri koleksiyonculuğu üst başlığı altında, geleneksel sanat eserleri koleksiyonculuğu olduğu için özellikle bu alanda koleksiyonerliğin nasıl bir süreç içerisinde yürüdüğüne yönelik bilgiler verebilirim. Eserlerin belirli bir amaca dönük şekilde bir araya getirilebilmesi başta merak ile başlayan, ardından bu merakı gidermek için bilgi toplanması ve ardından alınan koleksiyoner olma kararı ile birlikte tutku ile birleşen bir süreçle devam eder. Bazen bir dostunuzun evinde duvarda asılı bir oryantal yağlıboya tablo, bazen müzede gördüğünüz bir el yazması Kur’an-ı kerim, bazen de bir sergide gördüğünüz bir hat levha sizde sanat eseri koleksiyonerliği merakının başlamasında ilk kıvılcım olur. Bu eserlere ilişkin bilgi toplama sürecine girdiğinizde içinizde bu ateş yanmaya başlar ve ne yapmak istediğinize karar verdiğinizde de tutkulu bir koleksiyoner olma yönündeki ilk adımı atmış olursunuz.
Koleksiyonerlik insanların sosyo-kültürel anlamda çoğu zaman kendilerini ifade etme biçimlerinden biri olarak ortaya çıkar. Zira koleksiyonerlik önemli bir etikettir. Aynı zamanda koleksiyonerliğin tüm dünyada algılanış biçimi oldukça pozitiftir ve koleksiyonere de toplumsal anlamda sosyal sorumluluk açısından önemli bir kimlik de kazandırır. Koleksiyoner, sadece bu işlere para harcayan bir kişi olmaktan öteye; nadir eserleri kendi bünyesinde toplayıp koruyan, onların zarar görmesini engelleyen ve geçmişten gelen sanatlarımızı, kültürümüzü ve toplumsal hafızamızı gelecek kuşaklara aktaran birer kültür elçileridir.
Ayrıca koleksiyonunuzun bir yatırım değerine sahip olabilmesi için doğru eserlerin, doğru zamanda, doğru fiyatlarla alınması oldukça önemlidir. Bu noktada koleksiyonerlerin kendi başlarına hareket etmeleri kısa ve orta vadede çoğu zaman hayal kırıklıkları ile sonuçlanabiliyor. Zira, hiç bilmediğiniz bir alana önemli miktarlarda yatırım yapmak büyük bir risk almak demek. Bu anlamda size rehberlik edecek, hangi sanatçının hangi eserini, hangi zamanda ve hangi fiyattan almanız gerektiği konusunda sürekli dirsek temasında olacağınız ve size sadece eser aldıran değil eserlerin belirlenmesinden en son duvarınıza asılmasın kadar tüm süreçlerde sizi destekleyecek bir profesyonelle birlikte çalışmanız çok önemli. Bu size para ve zaman kazandıracağı gibi, aynı zamanda nitelikli eserlerden oluşan, keyifle ve gururla izleyeceğiniz/sergileyeceğiniz bir koleksiyona sahip olmanızı sağlayacaktır.
Amber Sanat ne zaman kuruldu? Hangi hizmetleri veriyorsunuz?
Amber Sanat Danışmanlık, 2015 yılında koleksiyonerlere koleksiyon yönetimi konusunda profesyonel anlamda hizmet vermek üzere kuruldu. Uzun yıllardır edindiğim tecrübeler çerçevesinde koleksiyonerlerin, koleksiyonlarının yönetimi konusunda ihtiyaç duyduğu; nasıl koleksiyoner olunacağı, nereden başlamak gerektiği, eser alım-satımı, eser takibi, ekspertiz, restorasyon, konservasyon, eser sergileme tasarımları, kataloglama, envanterleme gibi ihtiyaç duydukları/duyabilecekleri tüm başlıklarda hizmet vermek üzere hepsi kendi alanında profesyonel atölyeler ve sanatçılardan oluşan büyük bir ekip ile çalışıyorum. Yani koleksiyoner olmaya karar verdiğinizde ya da belirli bir büyüklüğe ulaşan koleksiyonunuzu nasıl yöneteceğiniz konusunda kafanız karıştığında biz tüm bu alanlarda talepleri karşılamak üzere hizmet veriyoruz.
Türkiye de bir ilk olan online müzayede konusunda çok emek veriyorsunuz, bahseder misiniz?
Dünya dijital devrimle birlikte giderek daha da küçülüyor, iş yapma biçimleri de buna paralel şekilde değişiyor. Tüm dünyada aslında pandemi öncesinde yapılan bu online müzayedeler artık ülkemizde da daha basit sistemlerle yapılmaya başlandı. Bu sistemlerden bağımsız şekilde Avrupa ve Amerika’daki örneklerden hareketle biz pandemi öncesinde online müzayede sistemleri üzerinde çalışma yapmaya başlamıştık. Önce bu sistemleri hazır halde ABD ve İngiltere merkezli şirketlerden almak istedik fakat Türkiye’ye satış yapmadıklarını belirttiler. Biz de satmıyorsanız kendimiz yaparız diyerek iki yıl kadar uğraştık ve oldukça güzel ve kullanım amacımıza uygun şekilde bir sistem kurduk. www.ambersanat.com web sayfamız üzerinden Türkiye’de ilk kez yapılan ve canlı yayınlanan online sanat müzayedemizi başarıyla gerçekleştirdik. Aralık ayı içerisinde de yine nadir geleneksel sanat eserlerinden oluşan ikinci müzayedemizi gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu alanda da bir ilki gerçekleştirmiş olmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Birbirinden kıymetli ve nadir sanat eserlerine sahip olmak isteyen sanatseverlerimizi bu müzayedelerimize bekliyoruz.